Özrü, kabahatinden büyük diye bir söz vardır. Hepimiz biliriz.
Bakan Varank, Ocakta sabit gelirlilere zam müjdesi verdi
Az önce Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varankın açıklamasını okuyunca aklıma bu söz geldi. Dediğine göre; son kabine toplantısında asgari ücrete zam konusu gündeme gelmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Arkadaşlar bu böyle olmaz. Asgari ücrete zam yapmamız lazım ki sabit gelirli vatandaşlarımız bu enflasyon altında bu kadar ezilmesinler" demiş.
Eee, sonra. Varank, müjdeyi patlatıyor: "Ocak ayında da inşallah sabit gelirli vatandaşlarımızın işine yarayacak bir zam yapmış olacağız."
Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki hükümet, asgari ücreti yüzde 30 artırarak üzerine düşeni yapmıştı. Sorun nerde o zaman? Ah şu enflasyon canavarı olmasa var ya; hükümeti tebrik etmemek mümkün değil.
Enflasyon canavarının ipi kimin elinde acaba!
Kimin elinde ise, bir türlü hükümeti rahat bırakmıyor. Adamlar ne yapsın. Bak şimdiden açıklama yapıyorlar; ocakta zam var.
Zaten Erdoğanın Arkadaşlar vatandaşı ezdirmemeliyiz diyerek vatandaşa sahip çıkmasına bakılırsa, bu ip başkasının elinde ya da laf illüzyonu ile bizlere öyle hissettirilmeye çalışılıyor.
Önce bu canavar ne ile besleniyor, bakalım mı?
Bizim canavarın başlıca besin kaynaklarını; vergi ve personel giderleri, hemen ardından da enerji, kira ve finansman temini için ödenen faiz giderleri olarak sıralayabiliriz. Eğer biz bu besinlerin canavarın önüne konulmasını engelleyebilirsek; bu canavar ölür. O zaman bu canavarı kim besliyorsa; bu canavarın ipi onun elinde diyebiliriz, değil mi?
Vergileri, katma değer, özel tüketim, gümrük, banka ve sigorta muameleleri vergisi gibi, özellikle dolaylı vergileri belirleyen kim?
Personel giderlerini yani asgari ücreti belirleyen kim?
Enerji fiyatlarını belirleyen, özellikle enerjinin büyük bir çoğunluğunu ithal ettiğimizi düşünürsek, döviz fiyat politikasını düzenleyen kim?
Başta enerji, araç vb. fiyatlarında çok yüksek miktarlarda özel tüketim vergisi alan kim?
Bu vb. soruların tek cevabı var. O da Ülkeyi idare eden irade. O zaman bir Ülke Başkanının enflasyona karşı vatandaşı ezdirmemeliyiz cümlesi ne kadar gerçekle uyumludur.
Bu kısır döngü kırılmalıdır
Ülkemizde uygulanan ekonomi politikaları ile her asgari ücret artışı, maliyetleri daha da yükseltmekte, enflasyonun daha da yükselmesine neden olmaktadır. Adeta artışlar birbirini kovalar hale gelmiştir. Bu kısır döngü kırılmalıdır.
Asgari ücreti artıralı henüz 3 ay olmuşken, yine artıracağız açıklaması uygulanan ekonomik sistemin çöküşünün ilanıdır. Bu nasıl bir sistem ki; sabit ücretliye yapılan fiyat artışı, vatandaşı 3 ay bile rahat ettirememiştir.
Eğer, yüksek oranda yapılan asgari ücret artışı, vatandaşın alım gücünün, refah düzeyinin artmasını sağlamıyorsa bu artışın ne anlamı var, kime ne faydası var! Mevcut sistem içerisinde bu artış, olsa olsa bu enflasyon canavarının daha çok beslenmesidir, maliyetlerin daha da artmasıdır.
Marifet, asgari ücreti artırmak değil, vatandaşın alım düzeyini artırmaktır
Türk-İş verilerine göre Ocak 2021 'de asgari ücret; 2.825 TL açlık sınırı 2.652 TL idi. Eylül 2022'de asgari ücret 5.500 TL, açlık sınırı 7.245 TL oldu. Yani Ocak 21de açlık sınırı ile asgari ücret miktarı nerede ise başa baş durumda idi. Asgari ücretlere yapılan zamlarla ne oldu? Asgari ücret nerede ise 2 katına çıktı. Ama açlık sınırı o kadar çok yükseldi ki; asgari ücretin tam 1,32 katı oldu. Ve Ocak 2023e kadar açlık sınırı belki de asgari ücretin tam 2 katı olacak.
Bir iki rakam verelim. Ocak 21de asgari ücretle 23 adet mutfak tüpü alınabilirken; bugün 17 adet; 14,5 adet 50 kğlık çuval toz şeker alınabilirken; bugün sadece 4 çuval alınabiliyor. Bu örnekleri artırabiliriz.
Yapışkan ücret
Başka bir açıdan daha konuyu irdelersek; aslında asgari ücretin fonksiyonu çalışan ücretlerinin belirlenmesinde kaldıraç görevi görmesidir. Fakat ülkemizde son 20 yılda asgari ücret bu fonksiyonunu kaybetmiş, genel ücret seviyesini artıran değil, aksine ortalama ücretleri asgari ücrete doğru baskılayan bir argüman haline gelmiştir. Ekonomide Yapışkan ücret olarak tanımlanan durum gelişmiş, yüksek gelirlilerle asgari ücretlilerin arasındaki gelir makası kapanmaya başlamıştır. Daha müreffeh bir yaşamda birleşme yerine; toplumun büyük bir çoğunluğu yoksullukta birleşmiştir. 2002den beri kişi başına gelir parasal olarak yaklaşık 14 kat artarken, temel emek gelirlerindeki artışlar parasal olarak 6 ile 9 kat arasında kalmıştır.
Hedef alım gücünün artırılması olmalıdır
Benim pazar alış-verişimde filem her gün küçülüyorsa; gelirimin rakamsal olarak artmasının kime ne faydası var?
Uzun lafın kısası; mevcut sistemde asgari ücreti artırmak; ancak ateşi körüklemek gibidir. Hedef ücret artışı değil; vatandaşın alım gücünün artırılması olmalıdır.
Bu da ancak Prof. Dr. Haydar Başa ait Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projelerinin uygulanması ile mümkündür.
Asgari ücret yoksulluk sınırın üzerinde olmalıdır.
Sosyal Devlet uygulamaları ile vatandaş desteklenmeli, asgari ücret; artan giderlerini sattığı ürünlerin fiyatlarına yansıtmak zorunda kalacak üreticinin üzerinden alınmalıdır.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi