2021 yılının
da nerede ise sonuna geldik. Yeni yıl için Asgari Ücret Tespit Komisyonu
çalışmaları da pek yakında başlayacak.
İşveren ve işçi
temsilcileri görüşmeleri başlamadan önce; Türk-İş Genel Başkanı Atalay’dan bir
açıklama geldi. Birkaç cümlesine yer verelim:
“Asgari ücretli 7 milyon insan var.
İnsanlar bu ücretle geçinmeye mahkum durumda. Bu ücretle 10 gün geçinemezsiniz.
Bazı işverenler, 'Asgari ücret yükselirse batarız.' diyor. O zaman sen bu
ücretle geçinmeyi dene bakalım. Tarımı olmayan ülkelerin sanayisi olamaz.
Kıtlıkta çelik yiyemezsiniz ama domates yersiniz. Domates tarlada 1 lira,
markette 10 lira. Bu tabloyu değiştirmemiz lazım. Bu arada ne oluyorsa problem
orada. Kızılderililerin, "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda,
son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Yani ne olacak? Beyaz adam bunu anladığında maç bitecek. Maç bitmeden bu
sorunlara çözüm bulmalıyız.”
Sayın
Atalay’ın tespitlerine katılmamak imkansız. Yoksulluk sınırının altında asgari
ücretin olduğu bir ortamda başka ne beklenir ki! Yalnız Sayın Başkanın
Kızılderili Atasözüne atıfta bulunurken benzettiği “beyaz adam”, “işveren”ise ya da Cumhurbaşkanının ifadesi ile “5
market” ise yine çözüm yanlış yerde
aranıyor demektir.
Mesela “Domates tarlada 1 lira, markette 10 lira.” söyleminde
hep marketleri suçladık, hal esnafını suçladık. Hepimiz bu konu ile hükümetin
çözüm olarak 1000 yeni market açmaya karar verdiğini biliyoruz. Sözüm ona 5
market zinciri ile rekabet ortamı oluşturulacak.
Geçen hafta
Cumhurbaşkanımızın Tarım Kredi Kooperatifi satış mağazasına giderek alışveriş
yaptığını ve fiyatları “gayet uygun” olarak yorumladığını basın aracılığıyla hepimiz
biliyoruz. Yenimesaj’da 5 Ekim tarihinde
yayınlanan bir araştırma haberde bu konu gündem edilmiş idi. Habere göre fahiş
fiyatlarla satış yapan marketlerle Tarım Kredi Kooperatifi satış mağazalarının
fiyatları neredeyse aynı. 5 kilogramlık
toz şeker markette 26.7 TL, Tarım Kredi
Kooperatifi marketlerinde 27.5 TL. 1 kilogram pirinç fahiş marketlerde 11.8 TL,
Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde 10.4 TL. Fahiş fiyatlı marketlerde 1
kilogram kuru fasulye 13.75 TL ve 1 litre süt 4.75 TL'ye satılırken Tarım Kredi
Kooperatifi marketlerinde ise 1 kilogram kuru fasulye 13.45 TL ve 1 litre süt
4.75 TL'ye satışta. Benim tespitim, pazar fiyatları da bu rakamlardan çok
farklı değil.
Demek
ki sorun aracılarda değil. Sorun başka yerde. ÜRE gübresi fiyatı 8000 TL/ton olmuş.
Tabii fiyatı daha da artmadı ise! Gübre fiyatları bile dolar kuruna bağlı
olunca. Mazot fiyatları, elektrik fiyatları, otoyol ücretleri vs farklı mı? Bu
maliyetlerle fiyatların önüne geçilemez.
1581
Sayılı kanun ile kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri,
üreticilerin, aralarında ekonomik menfaatlerini korumak ve özellikle meslek ve
geçimleriyle ilgili ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla karşılıklı yardım ilkesine
dayanan ve tüzel kişiliği olan değişir ortaklı, değişir sermayeli
kooperatiflerdir.
Bu
kooperatiflerin kanun maddesinde belirtilen fonksiyonlarını yerine getirmeleri,
ancak Milli Ekonomi Modeli uygulanıldığı takdirde mümkün olacaktır. Tarım Kredi
Kooperatifleri ile ilgili Milli Ekonomi Modelinde belirtilen prensiplerden bir
iki örnek:
· Çiftçinin
kooperatifleşerek güç birliği yapması desteklenecektir. Kooperatiflere tarımsal
alet ve makine desteği verilecektir.
· Üretici
ile tüketici arasındaki zincir kısaltılarak üreticinin yüksek gelir, tüketiciye
ucuz ürün sağlanacak, kooperatiflerden bu amaçla istifade edilerek, hal yasası
tekrar gözden geçirilecektir.
Gelelim asgari ücret meselesine
Burada da
durum farklı mı?
Mevcut
ekonomik tabloda işverenlerin yoksulluk sınırı üzerinde ücret vermesi mümkün mü?
Unutmayalım, Milli Ekonomi Modeli’ne
göre artırılacak asgari ücret ile şimdiki asgari ücret arasındaki farkı devlet
tamamlayacaktır. Yani artan maliyeti devlet üstlenecektir. Zaten MEM’e göre “Devlet, vatandaşlarının gıda, barınma,
eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu
hakla doğumla kazanılır Bir insanın üretim kabiliyeti olsun veya olmasın her
yaşta tüketim hakkına sahiptir. Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur.
Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artırmak suretiyle, proje karşılığında
üretimi teşvik ettiği gibi, sosyal devlet olmasının gereği olarak tüketici
kesimini destekleyerek gelirinin adil bir şekilde dağılımını sağlar.”
BTP Genel
Başkanı Hüseyin Baş’ın ifadesi ile “Bu ücret esasında insani ücrettir. Vatandaşın bu ücreti
nereden elde ettiği vatandaşın sorunu değildir.”
Yani
bu asgari ödeme, ne işçinin ne de işverenin sorunudur. Bu sorun devletin,
hükümetin sorunudur. Bu imkanı sağlayacak imkanları oluşturmak, devletin ana
görevidir. Dolayısıyla eğer biz Kızılderilileri sömüren Beyaz Adam olarak hep
işverenleri görürsek, konunun esasını kaçırmış oluruz. Vatandaşı sömüren ekonomik
sistemin kendisidir. Hakkı olan senyoraj gelirini kullanmayıp, bu hakkı
bankalara devreden, bu sistemi değiştirmeyen hükümetlerdir. Bu durumdan
nemalanan yandaşlar, bankalar, yabancı sermayelerdir.
Çözüm
devletin “Baba Devlet” olmasıdır.
Devletimizin
de bu güce kavuşması ancak Milli Ekonomi Modelinin uygulanması ile
mümkündür.
Doç.
Dr. Ali Bestami Kepekçi