TDK sözlüğüne göre bayram, “Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan
gün veya günler; özel olarak kutlanan gün; sevinç, neşe” anlamlarına
gelir.
Bayramlara sadece özel bir gün olarak bakmak yanlıştır.
Bayramlar semboldür.
Gerek dini gerekse milli bayramlarımız; Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifadesi ile:
· Birliği,
· Beraberliği,
· Öteki gösterilmek
istenenlerle kardeşliği,
· Devlet ve
millet kaynaşmasını sağlayan günledir.
Bayramlar, bizim kültürümüzde
birlik-bütünlüğün aynı zamanda milli şuurun perçinlendiği günlerdir.
Mesela Kurban
Bayramı.
Kurban, kelime manası
olarak yakınlaşmak demektir. Kurban kesmekten maksat Allah'ın rızasıdır. Arapçada kurban etmek “bilinçli yapma”
demektir. Sıradan bir yapma eylemi
değil, bilinçli bir “feda etme” eylemini ifade eder.
Feda etmek,
vermektir. Kurban, Rabbimiz’in bize verdiği sayılamayacak kadar çok nimetine
şükür amacını taşıyan O’na tam teslimiyetin yaşandığı bir ibadettir. Amaçlanan
Kur’an-ı Kerim’in ifadesi ile en yakınını dahi hiç düşünmeden feda edebilecek
kadar Allah’a teslim olan, yüreği Allah aşkı ile dolu olan Hz. İbrahim gibi
O’na dost olmaktır. Mümin arınmak için nefsini Rabb’ine kurban eder. Ölümlü
olan nefsini ölümsüz olana kurban etmektir kurban.
Şimdi gelelim Milli
Bayramlarımıza.
30 Ağustos Zafer
Bayramı.
Binlerce askerimizin
şehit olduğu Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesinin zaferle
noktalandığı gün. Binlerce Mehmetçiğin vatan için, Allah rızası için canını
feda ettiği savaşın zaferle sonuçlandığı gün.
Vatan için binlerce
Mehmetçik kendini vatan için kurban etmiştir. İşte Milli Bayramları özel kılan
canını hiç çekinmeden kurban eden, feda eden şehidin kanıdır. Milli Bayramlara
sadece bir olayın yıl dönümü gibi bakmak yanlıştır. Milli Bayramların neleri
sembolize ettiği unutulmamalıdır.
Çok kere
duymuşsunuzdur, Gelibolu Cephesi'nde vuruşan
Kınalı Ali'nin hikayesini.
Üsteğmen Faruk cepheye gelen acemi askerleri
denetliyor, bir taraftan da tanımaya çalışıyordu. Sıra, tepesindeki saçları
kızıl-sarı boyalı kara yağız delikanlıya gelince sordu:
- Peki asker bu kafandaki ne?
- Anam askere gönderirken kına yaktı
kumandanım.
- Peki Kınalı Ali! Öyle olsun...
O günden sonra Zileli genç erin adı
"Kınalı Ali" kaldı tabii ki... Komutanları, arkadaşları ona sürekli
takıldılar...
Birgün, Ali'nin köydeki anasına bir mektup gönderdi.
"Ellerinizden öper, cevabınızı
beklerim" diye bitirdiği mektubunun altına bir de not ekletti:
"Küçük kardeşim Mehmet yakında asker
ocağına gidecek. Anam sakın ola ki onun da başına kına vurmasın. Benimle
birliğimde kumandanlarım da, arkadaşlarım da çok alay etmişlerdir..."
Bir iki gün sonra, İngiliz donanması kati
netice almak ümidiyle Gelibolu'ya yüklendi. Ateş hattındaki Mehmetçik aslanlar
gibi savaştı. Kınalı Ali'nin birliğinden hemen sağ kalan olmadı. Aslanlar gibi
çarpıştılar, vatan için can verdiler. Ali de şehitler arasındaydı.
İşte tam bu günlerde, Tokat Zile'den Kınalı
Ali'ye cevap mektubu geldi. Kumandanları, Kınalı Ali'nin mezarının başında,
mektubu açtılar, ağlayarak okudular. Mektupta;
Herkesin selamını sabahını söyledikten sonra,
"Bak sana ananın da bir diyeceği vardır" diye sözü annesine veriyordu
Ali'nin babası. Anacığının şu sözleriyle bitiyordu mektup:
"Güzel oğlum, gözümün bebeği oğlum.
Başındaki kınaya kumandanlarım ve arkadaşlarım güldü dersin, kardeşim Mehmet'i
askere gönderirken sakın ola ki başına kına yakmayasın, dersin. Mehmet'i de
saçına kına sürüp askere yolcu ettim, senin gibi. Şimdi kumandanlarına de ki,
seninle ve Mehmet'imle alay etmesinler. Bizde analar üç şeye kına yakarlar:
· Birincisi gelin giden kızar yakarlar ki,
ailesine, çocuklarına kurban olsun diye;
· İkincisi kurbanlık koça yakarlar ki, Allah'ına
kurban olsun diye;
· Bir de askere giden yiğitlerine kına yakarlar
ki, vatana millete kurban olsun diye.
Kal sağlıcakla yiğit oğlum, Allah'a emanet
ol!"
İşte 30 Ağustos Zafer Bayramını bu ruh kazanmıştır. 30
Ağustos direnişin umudun ve zaferin simgesidir. Bize Atalarımızdan miras kalan bu ruhu, kazanımları yok sayar isek; yok
oluruz. Ruhunu
kaybedenler az paha ile dinini, vatanını satarlar.
Kurban
Bayramında ölmeden nefsini Allah rızası için kurban etmeyi hedefleyen Müslüman,
cephede ise Allah rızası için canını feda edendir. Milli ve Dini Bayramlar
birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar, birbirlerinden farksızdırlar.
Savaşta “Allah,
Allah!” nidaları ile canını feda eden Mehmetçiğin duygularını “Milli”, “Dini”
diye ayırmak mümkün müdür?
Prof. Dr. Haydar
Baş’ın ifadesi ile “Milli Bayramları kutlamayanlar, dini bayramları
kutlayamazlar.”