İngiliz kralı VIII. Edward’a İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete
geldiği zaman verdiği ziyafetteki görevli Türk garsonlardan bir tanesinin
heyecanlanarak, elindeki servis tabağını elinden düşürdüğünde Mustafa Kemal
Atatürk’ün Kral’a eğilerek söylediği sözleri hepimiz biliriz:
-”Bu millete her şeyi
öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!”
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın hep kullandığı “hepiniz patron olacaksınız” sözünü
hatırladıkça hemen aklıma bu davet gelir. Bu konuda yazmaya karar verince,
Hocamın bu sözünün tam metnini bulayım diye elektronik medyaya başvurdum. Önüme
26 Mayıs 2010’da Yeniçağda yazılmış bir makale çıktı. Konu o kadar güzel kaleme
alınmış ki, yeniden yazmanın anlamı yok dedim. Makaleyi bu vesile ile rahmetle
anmayı borç bildiğim, Ekim 2015’te Hakk’a yürüyen Hasan Demir yazmış.
“Haydar Hoca, “Herkese
vatandaşlık maaşı bağlayacağım” diyor, nasıl olacağını anlatıyor. “Sizi
madenlerinizin ortağı yapacağım, hepiniz patron olacaksınız” diyor, nasıl
olacağını anlatıyor. İnanmayan olabilir diye, “Vallahi de, billahi de
yapacağım” yemini veriyor.
...
Böyle bir yemin
edebilmek her babayiğidin harcı değil. İnanmasa, güvenmese bu yemini edebilir
mi?”
Sonra NTV’de Mayıs 2015’de yayınlamış haber videosunu
izledim. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın Bakırköy Mitingi konuşmasından bir
alıntı. Bakınız ne diyor Prof. Dr. Haydar Baş:
“Benim işçim asgari
ücret olarak 5 bin değil 10 bin Türk lirası alacak. Bizim Avrupalıdan ne
farkımız var? Avrupalı bizi işçi yaptı, dünyayı işçi yaptı. Memleketine
çağırdı. İşçi olarak bizi çalıştırdı. Utanmıyoruz. Bu kadar servet elimizde.
Ben Avrupa ve Amerika’yı buraya işçi getirmezsem namerdim. Var mısınız buna?”
Ve bu haberi sunan Oğuz Haksever’in sözlerini de aktarmadan
geçemeyeceğim:
-“...Haydar Baş’ın son
vaatlerinden biri de yabancı işçilerle ilgili; getirecek söz verdi. Ama
Çin’den, Afrika’dan ya da akla gelen 3. dünya ülkelerinden değil!”
Yapboz parçaları yan yana geldikçe
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde ekonomide yeni dönemi
başlattığını ilan ederken “bizim tek
derdimiz var, ihracat, ihracat, ihracat. Ve bunu başaracağız.” diyor.
Anlaşılan modelin esası tamamen ihracatı artırmaya yönelik. Ve bu yönde
kararlar almaya başladıklarını ifade ediyor ve “zor olanı seçtik”, “ekonomik
kurtuluş savaşı” gibi ifadeler kullanarak da sanki vatandaşı bir şeylere
hazırlıyor.
Başka ne diyor, Sayın Erdoğan: “Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle
büyümüş. Biz onlardan daha avantajlıyız. Biz pazara daha yakınız."
Yapılan açıklamalar ve yapılanlar birer yapboz parçası gibi
yan yana dizildikçe bu ekonomideki yeni dönemin tüm detayları ortaya çıkıyor.
Aslında BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş açıklamaları ile uzun
süreden beri büyük fotoğrafı gözlerimiz önüne seriyor. Genel Başkan’ın Flash TV
programında söylediği gibi doların bir anda 8 liradan 13 liraya çıkarılması da
hükümet tarafından bilinçli yapılan bir hareket. Yine Sayın Baş’ın 28 Ekimde
sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama:
-“ Kimseye
açıklamadıkları, sır gibi sakladıkları, bilinçli bir şekilde dövizi artırma ve
vatandaşı fakirleştirme operasyonlarının sebebini sonunda çözdüm. Maksat cari
açığı azaltmak hatta cari fazla vermek ve belki de bu verilen cari fazla ile
dövizi tekrar düşürmek.
...
Fakat gözden kaçan
husus şudur ki; öz varlıklarının üretimi olmadan ve katma değeri yüksek
girişimleri öne çıkarmadan ülkeye döviz sokarak cari fazla verme politikası bir
nevi borçlanmadır ve günün sonunda çok daha vahim bir tablo ortaya çıkar.
Hülasa dövizi bilinçli artırma ve halkı fakirleştirme hamlelerin sonuncunda
umduklarını bulamayacaklar ve olan yine güzelim ülkemize olacaktır.”
Sanırım birileri milletimize Mustafa Kemal Atatürk’ün bir
türlü öğretemediği uşaklığı öğretmek de kararlı. Anlaşılan o ki hedeflenen, Çin’in
2013’de bıraktığı, “ucuz iş gücü” ile “ihracat odaklı” ekonomik bir model
uygulamak.
Tek dert ihracat olunca tabii, Türkiye kasım ayı verilerine
göre ihracatta rekorların kırıldığı bir dönem geçiriyor. Yani Hüseyin Başkanın
ifade ettiği gibi günlük istatistiklerin bazılarının iyi yönde geleceği aşikar.
Tamam da en büyük ihracat kalemlerimizden birisi tekstil. Ama ne var ki; dünya
çapında bir tane tekstil markamız yok. İhracat edilen ürünler, ya yurt
dışındaki firmalar adına yapılan fason ürünler ya da imitasyon ürünler.
Ben bir cümle de asgari ücret artışında yüksek bir artış
beklentisi olanlara seslenmek istiyorum. Hedef belli. Nerde ise tamamen
hammaddesi, kullanılan enerjisi ithalata dayalı olan bir üretim merkezinde
düşürülecek tek maliyet, tek yerli olan iş gücüdür. Dolayısıyla iş gücünün
artması, Sayın Erdoğan’ın “yeni ekonomik modeli” ile uyuşmamaktadır.
Biliyorsunuz “ekonomik kurtuluş savaşı” var. Bunu kabullenmek zorundasınız. Ha
ucuz iş gücü ile ben çalışmam derseniz. Siz aç kalabilirsiniz, fark etmez.
Yedek kulübesinde ucuz iş gücü de olsa çalışmayı bekleyen kayıtlı kayıtsız
göçmenler var. Unutmayalım ki; ucuz iş
gücü temini yani vatandaşın sömürüsü kapital sistemde bir gerekliliktir.
Bir tarafta “Milleti patron yapma”nın tüm yollarını ortaya
koyan Milli Ekonomi Modeli ve BTP. Diğer tarafta da “Milleti fakirleştirerek
uşak yapma” kararında olanlar.
Son söz Prof. Dr. Haydar Baş’ın konuşmalarının yer aldığı
sinevizyondan sonra BTP Konya İl Başkanlığı Kongresindeki konuşmasında “Babam.
Sinevizyonda dinlediğimiz kadar, herhalde hepimiz ikna olduk. O adamı başa
getirse idik bugünleri yaşamazdık.” Diyerek bir kez daha milletimize seslenen
Hüseyin Baş’ın olsun:
“BTP kadroları dimdik ayakta bütün arzusu ile bütün sevgisi
ile ilk günkü gibi babamızdan aldığımız emaneti en yükseklere taşımak için
Atamızdan aldığımız Cumhuriyeti en yüce noktalara taşımak için mücadelemizi
sürdürmeye devam edeceğiz. Konya’dan bütün Türk milletine söz olsun, yemin
olsun.”