Kışın şiddetini artırdığı şu günlerde yakıt ücretleri vatandaşın ana gündem maddesi haline gelmeye başladı. Az önce bir haber okuyorum. Odun kömür satan Şanlıurfalı bir vatandaşımız; “Eskiden bir ton odun 1.200-1.300 TL iken şu anda bir ton odun 3.000 TL olmuş. Eskiden ise kömürün tonu 1.500 TL iken şimdi ise 6.000 TL olmuş. Geçen seneye göre kömürün fiyatı beş kat artmış’’ ifadelerini kullanıyor.
Artık odun, kömür bu esnafımızın da dediği gibi torba torba satılıyor. Artık tonla satış hayal olmuş. Tüm Türkiye’yi dikkate aldığımızda odun ve kömür, ülkemizde en çok kullanılan yakıtlar arasındadır. Şimdi bu fiyatlarla vatandaş nasıl ısınacak?
Şimdi gelin bu fiyatlar nasıl oluyor da önlenemez şekilde artıyor? Biraz bu konuyu irdeleyelim.
Önceki akşam bir özel kanalda Hulki Cevizoğlu Hocama denk geldim. Orada Hocamız çok güzel bir konuşma yaptı. Şunun için gündem ediyorum bunu. Keşke kendisi de bir akademisyen olan Hocamız bu konuşmasında ortaya koyduğu fikirlerin kime ait olduğunu da ifade etse idi! Neler dedi, birazdan değineceğim.
Şimdi malum, asgari ücret konularının ana gündem olduğu bugünlerde dikkat ederseniz herkes, ama taraflı tarafsız herkes yüksek rakamlı asgari ücretleri konuşuyor. Ücretlinin normal bir hayat yaşamı için bunun şart olduğunu ifade ediyor.
Bugün artık herkes biliyor ki; asgari ücretin yükseltilmesi meselesini ilk gündeme getiren kişi Prof. Dr. Haydar Baş’'tır. Siyaset de Haydar Baş ismi her zaman “iş”le, “aş”la birlikte anılmış, “İş Aş Haydar Baş” sloganı dillere pelesenk olmuştur. Ve hep, benim de halka olan görüşmelerimde Prof. Dr. Haydar Baş ismi, “asgari ücreti 5 bin TL yapacağım” diyen siyasetçi diye anılmaktadır, birçok özelliğinin yanında.
Ben bugünlerde Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü YouTube kanalındaki görevimden dolayı; Prof. Dr. Haydar Baş’a ait eski videoların çözümlemelerini yapıyorum. Hemen hemen her gün Hocamın videolarını izleme imkânı buluyorum.
Prof. Dr. Baş, asgari ücret rakamının 5.000 TL yapacağını 24 Mayıs 2015'teki Bakırköy mitinginde ilan etmiş idi. O gün Türkiye’de uygulanan asgari ücret net 947 TL idi.
En son çözümlediğim video 12 Şubat 2007’de yayınlanan Haftanın Sohbeti programıydı. Hocamız bu videoda da asgari ücreti 2.000 TL olarak ilan ediyor. O güne baktığımızda uygulanan asgari ücret ise 403 TL idi.
Dikkat edersek, her iki rakamda o günlerin koşullarında uygulanan rakamların tam 5 katı. Ve esas konumuz değil ama değinmeden geçmeyelim. Prof. Dr. Haydar Baş’a ait “Milli Ekonomi Modeli”ne göre belli bir ücretin altında geliri olanlardan hiçbir vergi alınmayacağı (Bu rakam o yıllarda 100 bin TL olarak deklare edilmiş idi) gibi, asgari ücretteki bu yüksek artış da devlet tarafından süspanse edilir, iş verenin sırtına yüklenmez.
Gelelim tekrar esas konumuza. Tüketicinin desteklenmesini öngören Milli Ekonomi Modeli’ne göre zaten asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerine yükseltilmesi sistemin gereğidir. 2005 yılında Milli Ekonomi Modeli tüm dünyaya deklare edildiğinden beri bu fikri savunan Prof. Dr. Haydar Baş’ı biz toplum olarak yıllarca anlamadık. Fakat şu hakikatın da altını çizmek lazım. Asgari ücreti hala istenildiği gibi yükseltmeyi başaramasak da “daha yüksek olmalıdır, yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır” söylemleri her kesimin dilinden dökülmeye başlamıştır. Şimdilerde hangi kanalı açsak bu konuşuluyor. Yani Tam 17 yıl geriden takip ediliyor, Prof. Dr. Haydar Baş. Prof. Dr. Baş’a ait bu fikir şimdilerde herkesin dilinde pelesenk.
Sayın Baş, başka ne dedi? Modeli tanımlarken; "Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edebilmesinin adı ve formülüdür." demiştir.
Normalde iktisattan ekonominin tanımına bakarsak; “Ekonomi, insanların sonsuz olan gereksinimlerini karşılamak için gerekli olan mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan ve dünyada kıt olarak bulunan emek, sermaye, doğal kaynaklar gibi üretim faktörlerinin, çeşitli seçenekler arasında nasıl kullanılacağına ilişkin insan davranışlarını inceleyen bir bilimdir.”
Yani normalde ekonominin tanımına göre “Kaynaklar sınırlıdır, İnsanların ihtiyacı sınırsızdır.” Ama Sayın Baş ile birlikte literatürde ekonominin tanımı “Haydarizm” ya da “Milli Ekonomi Modeli” olarak adlandırılan modelle değişmiştir. Ve artık Haydarizm’e göre "Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır, sınırsız olan ihtiraslardır."
Yine Haydar Hoca bu konuda da özellikle Türkiye’de bazı kesimlerce kulak ardı edilmiştir.
Şimdi gelelim Sayın Hulki Cevizoğlu'nun neler dediğine:
“Şimdi” diyor “insanoğlunun ihtiyaçları sınırsızdır diyorlar. Ne demek sınırsız! Biz yeriz, içeriz, uyuruz. Başka neye ihtiyacımız var. Bir de giyeriz başka var mı? 1 ev, 1 araba vb.... Şu anda yer altında yer üstünde o kadar çok kaynak var ki; ihtiyaçlar sınırlı, kaynaklar sınırsızdır. Kaynaklar sınırlıdır diyenler, yeraltında yatan madenleri çıkarmasını beceremeyenlerdir. Bu var olan madenleri, var olan kaynakları kullanmasını beceremeyen kişilerin beceremediğini itirafıdır.“
Görüyor musunuz; artık akademisyenlerin ağzından Prof. Dr. Baş'ın modeline ait bu cümleyi de sık sık duymaya başlıyoruz. Demek ki yakında herkes bunu da konuşmaya başlayacak. Demek ki; yakında ekonominin tanımı dünyada tamamen değişecek, literatüre kahir ekseriyet bu tanım hakim olacak. Şu an zaten ekonomi literatüründe Prof. Dr. Baş’ın fikri olarak yer bulmuş bu tanımı, herkes kabul edecek. Zaten “bizim dönemimiz başlamıştır” derken Sayın Baş bunu ifade etmemiş miydi?
Evet bu ifadelerinden dolayı ben Sayın Cevizoğlu Hocamı tebrik ediyorum, doğruları ifade ettiği için teşekkür ediyorum. Ama tek şartla! Ta 20 - 30 yıl önce bu fikri dillendirmiş bu işin kitabını yazmış bir bilim insanı var. Bu fikri dünyada ilk defa gündeme eden Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bu fikrin sahibinin ismine atıf yapılmadan anılması “intihal” olmuyor mu?
Şunu çok iyi bilelim. Artık tıkanmış, tükenmiş kapital sistemden tek çıkış yolu Milli Ekonomi Modelidir. Ve yıllar önce BRICS ülkeleri olduğu gibi bunu tüm dünya dillendirecektir.
Dolayısıyla işte biz ülkemizdeki madenleri kullanmayı beceremediğimiz için, hala politikalarımızı ekonominin "eskimiş" tanımına göre belirlediğimiz için asgari ücreti olması gereken rakama çıkaramıyoruz, kömürün, odunun, iğneden ipliğe her şeyin dört nala giden fiyatlarını durduramıyoruz.
Suçlu da bellidir, çözüm de.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi