18 Ekim Pazar günü Ankara’daydık.
BTP 5. Olağanüstü Büyük Kongresi’ne katılmak için
Türkiye’nin 81 ilinden gelen binlerce delege ve teşkilat mensubu gibi bizde
Sincan Harikalar Diyarındaydık.
BTP için çok önemli bir gündü 18 Ekim. BTP kadroları Prof.
Dr. Haydar Baş’ın rıhletinden sonra bu kadar büyük katılımlı ilk toplantısını
yapıyordu. MYK kararıyla Genel Başkanlığa seçilmiş olan Hüseyin Baş’ın beraber
çalışacağı MYK’yı oluşturacağı ve tüm delegelerin önüne çıkacağı ilk Büyük
Kongre idi.
Çok ihtişamlı bir mekan ve sahne seçilmiş idi kongre için;
dosta gurur, düşmana korku verircesine. Hele bir de kongrenin sloganı yok mu: “Var bi hayalimiz”… Ciltlerce kitap
yazılabilecek kadar dolu slogan.
Kongre alanına girince Mustafa Kemal Atatürk, Prof. Dr.
Haydar Baş ve Hüseyin Baş’a ait dev posterler karşılıyordu sizi. Sanki
posterler konuşuyordu.
Alana ilk girdiğimde yaşadığım psikolojiyi iki kelime ile
özetlemek gerekirse “hüzün ve umut”derim size. Evet alanda hüzün vardı. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş’ın bedenen
aramızda olmadığı ilk kongre idi. Sadece Türkiye siyasetine değil, dünyaya yön
vermiş yeri doldurulamayacak bir Lider Hakk’a yürümüştü. BTP’nin isminden
amblemine, tüzüğünden programına her karesinde emeği vardı, Prof. Dr. Haydar
Baş’ın. BTP programının iskeleti Haydar Hocaya ait başta Milli Ekonomi Modeli
olmak üzere projeler ve fikirlerden oluşmakta idi. Sadece bunlar mı? Oradaki
herkesin Haydar Hoca ile yaşanmış bir sürü unutulmaz anısı vardı. 20 Ekim
2019’da yine Ankara’da yapılan BTP 7. Olağan Büyük Kongresinden sadece bir yıl
geçmişti daha. Her şey taptaze idi.
Evet alanda umut vardı. Katılımcıların, delegelerin
çoğunluğunun genç olması, alanda her köşeyi dolduran gençlik teşkilatı üyeleri ve
en önemlisi Hüseyin Baş’ın posteri oradaki herkes için umut sebebi olmuş idi.
Kongrenin başlaması ile gösterilen sinevizyon, her karesi ile adeta
salondakilerin gönlüne tercüman olmuştu. Hele Hüseyin Baş’ın Haydar Hoca’nın
başı ucunda verdiği görüntüler ve sözler ne harika idi. Yaşananlar o kadar
güzel özetlenmişti ki: “Canımız
toprakta, Bedenimiz dimdik ayakta.” Helal olsun Hüseyin Başkan. Gönlümüze
tercüman oldun. İçi kan ağlayan, senin gibi “hüzün” içinde olan BTP
kadrolarına, senin ifadenle dava arkadaşlarına “umut” oldun.
Sana bir kere değil, binlerce kez helal olsun. O ne
muhteşemdi sahneye çıkışın, bizleri selamlayışın. “Gururla söylüyorum, ben
Haydar Baş’ın oğluyum” diye vurgu yaparak başladığın konuşma ne muhteşemdi.
Adeta tüm dünyaya bir haykırış idi: “Haydar Hoca ölmedi, ölmez, fikirleri ile
yaşayacak. Ve ben bu fikirlerin sahibi olacağım, takipçisi olacağım, bu
fikirleri iktidar edeceğim.” haykırışı. Bu haykırışın hemen ardından “24
yaşında kendini Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur
duyuyorum diyen Deniz Gezmiş’in izinden ben de kendimi 29 yaşında Türkiye
Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına adıyorum.” söylemin Haydar Hocanın davası
uğruna, vatan uğruna, Millet adına kendini adamış olmanın ilanından başka bir
şey değildi.
Hüseyin Başkan iyi ki varsın! Sen Haydar Hocanın oğlusun.
Her konuşmanda Türkiye siyasetine yeni bir söylem kazandırıyorsun, tıpkı Baban
gibi, Haydar Hoca gibi. BTP seninle birlikte siyasete yön vermeye devam ediyor.
“Kutlu kader”olarak tanımladığın, “Kendini Türkiye
Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına adamak” diye tarif ettiğin; her vatandaşa, her kesime “empati” kurarak ötekileştirmeye son
verdiğin; ”bu koltuğun hayrını görmeye
değil hakkını vermeye geldim" dediğin “kutlu yol”da yolun ve bahtın açık olsun.
Dr. Öğr. Üyesi Ali Bestami Kepekçi