Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, 222 maden sahasını ihale edeceğini açıkladı.
Böyle mi olmalıydı?
Bugün Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü Youtube kanalı üzerinden 2015 yılında 24 Mayıs’ta yapılan Bakırköy Özgürlük Meydanı'ndaki Bağımsız Türkiye Partisi Mitingini izledim. Prof. Dr. Haydar Baş orada diyor ki; "Sevgili kardeşlerim. Lozan iftira ediyorlar. Diyorlar ki. Tamam, Haydar Hoca maden var diyor ama. Biz bu madeni çıkaramayız. Çünkü Lozan'da gizli madde var." Ve şöyle devam ediyor Sayın Baş; "20 Kasım 1922 de başlayan Lozan Barış Konferansında anlaşmanın önsözünde devletlerin bağımsızlık ve egemenliğine saygı gösterilmesi ilkesi üzerinde şekillenmiştir. Yani Türkiye Cumhuriyeti yeraltı kaynaklarıyla, yer üst sınırlarını Lozan’da tapu altına almıştır. Yani, Bağımsız bir devlet olduğu tapusunu Lozan’da almıştır."
Baş, konuşmasında önemli bir noktaya değiniyor ve aslında "Kral Çıplak" dercesine; "bu madenlerin çıkarılması konusunda gizli madde var mı? Evet var, nerede var? Sevr'de var." diyor. Kısa bir süre önce, malumunuz olduğu üzere Bağımsız Türkiye Partisi Gençlik Teşkilatından bir arkadaşımızın Cimer’e verdiği dilekçe sonrasında "Lozan'da gizli bir madde yoktur" denilmişti. Ama bugüne kadar "var" diyenlerin aslında "bilerek ya da bilmeyerek Sevr'in hortlamasına hizmet ettiklerini, Lozan’ı sindiremediklerini" ifade etmiş olsak, abartmış olmayız. Lozan’da yapılan anlaşmalar konusunda bizim karşımızda kim vardı? İşte bu kişiler, onların sözcülüğünü yapmaktaydılar.
Türkiye'nin taşı toprağı altın
Sayın Baş, aynı mitingde Türkiye Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü verilerini kaynak göstererek Türkiye’de şu anda 53 ayrı çeşit maden olduğunu ifade ediyor. "Türkiye'nin taşı toprağı altın" diyerek konuya dikkat çekiyor.
BTP ekonomi politikalarına göre bu madenlerin karşılığında devlet senyoraj gelirini ortaya koyduğu zaman bizi kimse durduramaz, bir anda kainat devleti oluruz. Ortaya çıkacak işlem hacmi ile birlikte bir anda dünya ekonomisinin merkezi haline geliriz.
Önce maden yok dediler. Sonra var ama çıkaramayız dediler. Şimdi de sadece bir ihale grubunda; 222 maden sahası için birden ihaleye çıkılıyor.
Geçmiş geleceğin aynasıdır. Geçmişe baktığımızda Türkiye’deki madenlerin hep yabancı sermayelerle işletildiğini görüyoruz. Uzun lafın kısası Mustafa Kemal Atatürk dönemi hariç hep madenlerimiz birilerine peşkeş çekilmiş.
Atatürk ve Madencilik
Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde TBMM’yi açılış konuşmasında bakınız ne demiş: “Ekonomik durumumuzun önemli amaçlarından biri de kamu yararını doğrudan doğruya alakadar edecek kurumlar ve ekonomik teşebbüslerin, ekonomik güç ve teknolojimizin müsaadesi nispetinde devletleştirilmesidir. Ezcümle, topraklarımızın altında metruk duran maden hazinelerini az zamanda işleterek, milletimizin menfaatine açmış bulunabilmek de ancak bu usul sayesinde kabildir.”
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, kalkınma çabaları içerisinde madencilik konusunu da ele almış, yeraltı kaynaklarımızın devlet eliyle çıkarılması ve değerlendirilmesi amacıyla, 1933 yılında Ekonomi Bakanlığı'na bağlı "Petrol Arama ve İşletme" ile "Altın Arama ve İşletme İdaresi" adıyla iki bağımsız kurum kurulmasına öncülük etmiştir. Yine Atatürk, daha sonra madenlerimizin sistemli olarak araştırılması ve işletilmesi amacıyla 22 Haziran 1935 tarihinde 2804 sayılı yasayla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurmuştur.
AKP ve Madencilik
Ama ne var ki; günümüze geldiğimizde yabancı firmalara maden arama ve çıkarma ruhsatlarının verilmeye başlanması ile bu varlık yurt dışına akıtılmaya başlanılmıştır. Türkiye'de maden ruhsatı olan firmalara örnekler; Rio Tinto, CominCo , Yamas, Tüprag, Omya, Normandi, Koza Grubu, Çalık grubu, Eldorado, Antonio Mineral, Odevys, BHP, Norondo, Knauf şeklinde sıralanabilir.
Öyle bir hale geldik ki; Türkiye’de maden sektöründe yüzde 80 olan kamu payı, AKP iktidarı ile birlikte yüzde 8’e geriledi. 2003 yılından bu yana 2B Yasası, Endüstri Bölgeleri Kanunu, 5444 Sayılı Kanun, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5782 Sayılı Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu, Köy Kanunu, Tapu Kanunu, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu gibi değiştirilen ya da yürürlüğe konan birçok yasayla birlikte yabancıların taşınmaz edinimi önündeki kısıtlamalar siyasi iktidar tarafından birer birer kaldırılmış; yabancıların maden faaliyetlerinin önü açılmıştır.
BTP Geleceğimizin Teminatıdır
Bir yanda "Milli Ekonomi Modeli’nde kaynaklar sıralanırken "Madenler yüzde 51’i devlete ait olmak üzere devlet - millet ortaklığı ile işletilecektir. Bu sayede hem stratejik öneme sahip madenler ülke içinde kalacak, hem de madenlerin geliri asıl sahiplerine pay edilecektir." diyen bir anlayış.
Bir yanda da millete ait madenleri yabancıların kullanımına açan anlayış.
Unutmayın, iktidara gelirken kimin desteğini aldı iseniz onun dediklerini yapmanız kaçınılmazdır.
İşte BTP kadroları her zaman sadece millet gücü ile büyümeyi ve ilerlemeyi kendine yol olarak kabul ederek aslında milletimizin, gençlerimizin, çocuklarımızın geleceğini teminat altına almaktadır.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Neyi verdilerse geri alacağım. Nasıl alacağım? Babalar gibi alacağım. Babalar gibi verdiler, babalar gibi geri alacağım” diyerek milletimize ait olan tüm varlıklara milletimiz adına sahip çıkmaktadır.