Geçen Cuma günü Adıyaman Besni ilçesi Erdemoğlu camiinde Cuma namazı kıldık. Cuma namazının farzını kıldıktan sonra cumanın son sünnetini, Zuhr-i Ahîr Namazı ve vaktin son sünnetini kılmaya koyulurken acele bir tavırla imam ve müezzin efendilerin namazı bitirip hemen tespih çektirmeleri dikkatimizi çekti. Caminin dışına çıktık.
Vatandaşlara sorduk. Burada namaz faklı mı kılınıyor?
Cemaatten bir arkadaş; Valla buraya bu müftü geldikten sonra merkezi sistemden defalarca vaaz ederek Zuhr-i Ahîr Namazı diye bir namazın olmadığını söyledi ve bu namazı kılmayın, vebali günahı boynuma diye cemaate sık sık uyarılarda bulundu. Sonra da cami görevlilerine talimat vererek burada bu işi kabul ettirdi. Biz de müftü daha iyi bilir diyerek aklımıza ve gönlümüze yatmaya yatmaya böyle davranmaya başladık, kime ne diyek..! ifadesini kullandı.
Dini tahribat bazı imamlar, müftüler eliyle topluma adapte edilmeye devam edilmektedir. Kendilerine sorarsanız da; Biz din ıslahçılarıyız, bidat ve hurafe avcılarıyız derler! Milletin itikadını, imanını şüphe ile donatırlar. Aman Allahım bu ne gaflet bu ne delalet. Müftü; bu güne kadar Hanefi ulamasının ittifakla üzerinde durarak kılınmasında fayda gördüğü Zuhr-i Ahîr Namazı ve vaktin son sünnetinin kılınmasına engel oluyor. Hem de diyanet işleri başkanlığının resmen kabul ettiği ilmihalinde kılınması teşvik edilirken, diyanet camiasının bir elemanı olmasına rağmen..! Şimdi adı geçen kaynak eserden ilgili bölümü aktaralım.
CUMA NAMAZININ KILINIŞI
Cuma günü öğle vaktinde ezan okunur (dış ezan). Camiye girince vakit uygunsa iki rekat tahiyyetü'l-mescid, ardından dört rekat sünnet kılınır. Bu, cumanın ilk sünnetidir. Hatip minbere çıkmadığı sürece bu namazlar kılınabilir. Ama hatip minbere çıkmış ise, onu dinlemek daha uygundur. Sonra cami içinde bir ezan daha okunur (iç ezan), arkasından minberde imam, cemaate hutbe okur. Bu hutbeden sonra kamet getirilerek cuma namazının iki rekat farzı cemaat halinde kılınır ve imam açıktan okur. Bundan sonra dört rekat sünnet kılınır. Bu dört rekat, cumanın son sünnetidir.
Burada yeri gelmişken cuma namazının farz ve sünnetlerinden sonra kılınan dört rekatlık "zuhr-i ahîr" namazı ve onun devamında "vaktin sünneti" adıyla kılının iki rekatlık namaz hakkında bilgi verilecektir.
Zuhr-i Ahîr Namazı. Esasen cuma namazının farzından sonra kılınan sünnet namazın kaç rekat olduğu konusunda farklı rivayetler ve buna bağlı olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Ebû Hanîfe'ye göre cumanın farzından sonra tek selâmla dört, Şâfiî'ye göre iki selâmla dört, Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre dört artı iki (toplam altı) rekat nâfile kılınır. Bazı âlimler, cumanın farzından sonra kılınacak sünnetin eğer camide kılınacaksa dört, cami dışında bir yerde kılınacak ise iki rekat kılınmasının uygun olacağını söylemişlerdir.
Zuhr-i ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir "son öğle namazı" kılmanın anlamı nedir?
Esasen Hz. Peygamber'den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında zuhr-i ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır. Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide cuma namazı kılmanın da artık imkânsız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin bâtıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı bâtıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin bâtıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır. (İlmihal 1. cilt/ sayfa; 302( Türkiye Diyanet vakfı yayınları)
Şimdi Sayın Müftümüze ve onun gibi düşünenlere şu hatırlatmayı yapalım;
Mezhep imamlarının bu konudaki içtihatlarını hiçe sayan bu uygulamanız, size bir kazanç sağlamadığı gibi, kılınmasına mani olduğunuz her secdenin, her kıyamın, her Allahı anmanın engelinden hesap vermekte zorlanacağınızı hatırlatmakta fayda görmekteyim.
Son söz Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed(sav) Efendimizin olsun;
Müslümanlıkta iyi bir yol açan kimseye o yolun sevabı verileceği gibi o yolda gidenlerinde sevabı verilir; bunun yanında onların sevabından bir şey eksilmez. Müslümanlıkta kötü bir yol açana o yolun günahı verileceği gibi o yoldan gidenlerin günahı da verilir; bunun yanında o yoldan gidenlerin günahı eksilmez. (Riyazüssalihin / Müslim)
UĞUR KEPEKÇİ