Geçtiğimiz haftalarda, daha Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi ile ilgili kanun tasarısı henüz Mecliste görüşülürken, gazete ve televizyonların her satırında, her karesinde mayınlı arazilerle ilgili yazılar, haberler yer alıyordu.
Ne olduysa kanun tasarısının TBMMde kabulünden sonra oldu. Gece saat:02:00 sularında kabul edilen yasanın sabahında ve sonraki günündeki gazete manşetleri, ortalığı kasıp kavuran bir kasırganın hiçbir iz bırakmadan aniden yok olmasına benzetilebilirdi ancak!
Yandaş ve muhalif medya diye iki sınıfa ayrılan (ki hiçbir zaman böyle bir ayrımın olduğuna inanmadım) medyanın tasarı geçtikten sonra gündemi hemen başka bir limana taşımaları çok ilginç bir gelişmeydi. Yapılan alevli tartışmalar, zehir zemberek yazılar yazan köşe yazarları, mayınlı arazi şu kadara temizlenir diyen uzmanlar ne olduysa, gece saat:02:00de mayınlı arazi ile ilgili tüm bilgilerini, eleştirilerini, tavsiyelerini ve de muhalifliklerini kaybettiler. Öyle bir kaybediş ki bu, halen bulabilmiş değiller! Bir bakıma beyinlerindeki bu konuyla ilgili bilgilerin saklandığı bölgeye format atılmış sanki. Siz buna kısmi hafıza kaybı da diyebilirsiniz.
Mayınlı sahanın temizlenmesi ile ilgili kanun tasarısı kabul edildi. Şimdi Cumhurbaşkanının onayı bekleniyor. Yani henüz tam olarak yasalaşmadı. Sayın Gül, yasayı tekrar Meclise de gönderebilir, kabul de edebilir. Burada önemli bir soruyu sormak gerekiyor. Mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili mevcut kaygılar yok mu oldu da, birçok kişi kalkanlarını indirip silahlarını bir kenara bıraktılar. Neden bıçak gibi kesildi yazılar, eleştiriler?
Her şey gündemdekini konuşmaktan ibaretse bunu herkes yapıyor zaten. Ama ortada henüz çözümlenmemiş bir mayınlı arazi var iken neden sustunuz? Neden haftada bir bile olsa mayınlı araziyi hatırlatır ciddi bir habere veya yazıya rastlamıyoruz.
Nedeni çok açık elbette, bizim Türkiyede muhalefet diye adlandırdığımız bölgede yaşayanların yaptığı muhalefet değil! Sade bir bağırış ve çağırıştan ibaret. Oysa benim bildiğim muhalefet, doğru bildiği konu üzerinde duruşunu ve fikrini kaybetmeden sağlam bir şekilde hattını savunmak, karşı tarafa ve kamuoyuna yanlış yapıldığını hatırlatmak ve bunu da gündemde tutmaktır. Doğru olanın kabul edilmesine veya çareler tükenene kadar bu muhalefetin sürmesi zaruridir.
Ama ne yazık ki, birçok kez yaşandığı gibi mayın olayında da gündem bir günde değil saatler içinde değişti. Umarız ülkemizde millet adına gerçek ve doğru bir muhalefet ortaya koyanların sesine verilen değer daha artar. Yoksa gün aşırı değişir dururuz.
Not: Bu konuya ileri ki günlerde mayınlı arazinin güvenliği ile ilgili bir yazı ile devam edeceğiz.
Selim BAYTÜRKMEN