Milletlerin geçmiş tarihlerinde yaşadıkları sorunlar, iç karışıklıklar, işbirlikçi hainlerin tuzakları, bozgunlar, parçalanmalar ve zaferler; sonunda da kurdukları devletler, o milletin yapısını, geleceğini şekillendirir.
Bu sebeple yaşadığımız kutsal vatan toprakları üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve kurucu değerlerine de bu mantıkla bakmak zorundayız. Aksi halde dün işgalcilerin başımıza ördüğü çorapları bugün onların torunları daha şiddetli bir şekilde örer ve bizi tarih sahnesinden silerler.
Özellikle bin bir zahmetle, kanla, canla, çileyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun aziz milleti her zaman her türlü sorunun üstesinden gelecek bilgiler ve kodlara sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk verdiği destansı mücadeleyi kayıt altına almış ya da aldırmış gelecek nesillere ölümsüz mesajlar bırakmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete göçünden sonra maalesef yerine gelen siyasi iktidarlar onun emanetine, onun istediği gibi sahip çıkamadıkları için devletimiz ve milletimiz için çok ciddi tehlike çanları çalmaktadır. Özellikle AKP iktidarı zamanında Cumhuriyetin kurucu değerleri çok ciddi yaralar almış, adım adım 19. Mayıs. 1919 öncesine dönülmektedir.
Bağımsız Türkiye Partisinin (BTP) değerli Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş'ın gerek sözlü gerek yazılı mesajlarını takip ettiğiniz takdirde gerçekleri öğrenmekte daha kolay bir yol bulmuş olursunuz.
Devletin bekası ve milletin selameti için bugün Atatürk'e olan ihtiyaç dünden daha fazladır. Bilgi eksikliği, İngiliz ve Yunan artıkları ve ajanları tarafından karartılan ve unutturulmaya çalışılan Atatürk'ün hayatı, mücadeleleri, devrimleri anlaşılmak zorundadır. Bunun için yapılacak ilk iş Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hoş Geldin Atatürk" eserinin çok ciddi anlamda incelenmesidir.
19 Mayıs 1919; Türk milletinin tarihinin yeniden yazılması ve de milletin egemenliğine giden yolun başlangıcı konumundadır. Bu tarih; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gönlünde beslediği sırrın açığa çıktığı şerefli bir tarihtir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İstanbul hükümeti adına müfettiş olarak Samsun'a gönderildiğinde onun gönlünde oluşan fikir; aziz milletimizin ruhunda var olan "Bağımsızlık meşalesinin" yakılma zamanının geldiğinin de işaretiydi.
Onun inandığı temel düşünce: "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" idi. Bu azmin ve kararlılığın milletimize anlatıldığında, kabul bulacağına da inancı tamdı. İşte bu idealinin gerçekleşmesi için Samsun'a gelişinin fırsatını gayet iyi değerlendirdi.
Memleketin aydınlarının bile kafalarının işgal edildiği bir zamanda, işinin çok zor olduğunu da bilen Atatürk, bağımsızlık meşalesinin bir an önce yakılmaması halinde, Türk'ün tarihten silineceğini de bilmekteydi. İlk defa Samsun Havza'da fikrini açtığında, 'Bunu ne ile temin edeceksiniz, bu iş zor bir iştir' diye karşı çıkanlara; "Milletin azim ve kararlılığı" ile bunun üstesinden geleceğini izah etmişti.
Onun hafızasında, kalbinde; "Türk'ün onuru, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık ya ölüm!" düşüncesi hâkim olmuş, bu kararlılıkla yola koyulmuştu bile…
Atatürk'ün belki de en fazla gündem edilmesi gereken yönü, "Bağımsızlık benim karakterimdir" ve "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözlerinin taşıdığı mana olmalıdır.
Bağımsızlık ve egemenlik, şimdiki siyasilerin ne anladıklarından değil; Onun penceresinden değerlendirilmelidir. Bakınız Atatürk, bu gerçeği Nutuk'ta nasıl tarif etmektedir.
"Egemenlik (hâkimiyet); egemen olma, hâkimlik, üstünlük, amirlik manalarına gelir ve hükmeden, buyuran, buyruğunu yürütebilen üstün gücü ifade etmek için kullanılır. Egemenlik, devlet kudretinin bir vasfıdır. İç hukukta en üstün kudreti, uluslararası hukukta da bağımsız bir gücü ifade eder."
Maalesef onun üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar, onun egemenlik fikrinin içerdiği manayı anlamış olsalardı; "Millet olarak dünkü işgal kuvvetlerinin kapılarında el pençe divan durmak bir yana AB fikriyatını topyekûn reddeden bir fikriyata sahip olurduk"
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesile kılınıp '19 Mayıs Ruhuna' her zaman muhtaç olduğumuzu unutmamak için çok ciddi adımların atılması gerekmektedir.