Büyük Ortadoğu Projesinin(BOP) amacı;
ABDnin Dışişleri Bakanı Condoleezza Riceın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısına göre: Fastan Basra körfezine kadar Ortadoğuda bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceği bir dönüşüm projesidir
Büyük Ortadoğu Projesinin doğumu 11 Eylül 2001 saldırısı olarak görülebilir. Ancak, projenin hazırlıkları doğum tarihinden çok öncelere dayanır. İlginç olarak, ABDnin meşhur Pearl Harbor saldırısı sonrası çıkışı ile 11 Eylül benzerlikler göstermektedir.
BOPnin temel içeriği, ABD yönetimlerine ve CIAya stratejik arge hizmeti veren RAND Cooperation adlı bir düşünce (think-tank) kuruluşu tarafından hazırlanıp, Bush yönetimine sunulan 88 sayfalık bir raporda görülmektedir.
Raporda: İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse, medeniyetler çatışmasının çıkabileceği iddia ediliyor ve bu coğrafyanın denetim altına alınmasını temin edecek bir strateji öneriliyordu.
Raporda Müslümanlar;
1. Laikler
2. Kökten dinciler,
3. Gelenekçiler,
4. Modernler (ılımlı İslam) ve olarak üzere dört gruba ayrılmıştı. Bu grupların; insan hakları, demokrasi, özgürlükler, kadın hakları, ceza hukuku, eğitim, dinde reform ve Batı dünyasına karşı tavırları gibi konulara bakış açıları analiz edilerek şu sonuçlara varılmıştı:
Laikler: Batı demokrasilerine benzer şekilde din ile devlet işlerinin ayrılmasından yana olup, dini kamusal alandan özel alana indirgemişlerdir. Politika ve değerler açısından Batıya en yakın olan grup olmalarına karşın, genellikle yarı demokratik görünümlü otoriter bir yapıyı esas alır ve çoğunlukla solcu ve saldırgan milliyetçi ideolojileri benimserler. Bundan dolayı ABDyi dost olarak görmez; hatta çoğunlukla aşırı ölçülerde Amerikan düşmanlığı beslerler.
İslamcı kitleler üzerinde yönlendirmeleri mümkün olmadığından laikleri sürekli müttefik olarak kabul etmek uygun değildir.
Kökten dinciler: İslamın şiddetten kaçınmayan, yayılmacı ve saldırgan yorumunu benimsemişlerdir. Demokratik değerleri ve Batı kültürünü asla kabul etmezler. Batılı anlayışa ve özellikle ABDye düşmandırlar. Katı İslam yasa ve ahlak değerlerini uygulayacak otoriter bir devlet yönetiminden yanadırlar. Geçici taktik düşünceler için bu grubu desteklemek zaman zaman düşünülebilir ancak bu grubu sürekli desteklemek bir seçenek olamaz.
Gelenekçiler: Dini kurallara içtenlikle bağlı, ancak, saldırgan ve şiddet yanlısı değildirler. Kökten dincilere göre daha ılımlı olup, batı değerlerine sıcak görünürler. Fakat, çağdaş demokrasileri ve Batı değerlerini gönülden kucakladıkları söylenemez. Bu grup da, demokratik İslam modeli olmak için uygun değildir. Bu grupla ilişkilerde, barışçı bir görüntü vermek en doğrusudur..
Modernistler (Ilımlı İslam); Dinde tarihselliği ve reformu benimserler. İslamın günümüzdeki anlayış ve uygulamalarında kapsamlı değişiklik yapılması konusunda bir arayış içerisindedirler. Hz. Muhammed dönemindeki uygulamaları değişmez esas olarak kabul etmekle birlikte, o günlere ait sosyal ve tarihi koşulların bugün artık geçerli olmadığını savunurlar. Temel olarak küreselleşmenin bir parçası olmayı isterler. Kuran yorumları bizim Yahudilik ve Hıristiyanlığın temel mesajlarına bakışımızla örtüşmektedir.
Bu grup, ılımlı İslamın, demokratik İslamın örneği ve esas vasıtası olmak için en
uygun olanıdır.
Önerilen strateji:
Ilımlı İslam desteklenmeli. Bu kapsamda;özellikle mali destek sağlanmalı, liderlik modeli oluşturulmalı ve bu modele uygun liderler yaratılmalı.
Gelenekçiler eleştirilmeli ancak kökten-dincilere karşı desteklenmeli.
Kökten dincilerle mücadele edilmeli yasadışı faaliyetlerini açığa çıkarılmalı yaptıkları eylemlerinin olumsuz sonuçları gündeme taşınmalı, kahramanlaştırılmaları önlenmeli.
Seçici bir şekilde laikler desteklenmeli, kökten dinciliğin ortak düşman olarak algılanması teşvik edilmeli milliyetçilik ve solculuk bazında ABD karşıtı güçlerle birleşmeleri önlenmeli.
Raporda, Fetullah Gülen, ılımlı İslamın en önde gelen liderlerinden biri olarak sunuluyor ve görüşlerinin desteklenmesi öneriliyor.
Bu konuda,ünlü strateji uzmanı Graham Fullerin de BOPa katkısından söz etmek gerekir. 1980li yıllarda CIAnın Yakın ve Güney Asya Bölgesi Milli İstihbarat Şefi görevini yürüten ve halen RAND kuruluşu araştırmacı yazarlarından olan Fuller, RAND Raporunun ardından çıkardığı Siyasal İslamın Geleceği adlı kitapta; Amerikan dış politikasının en önemli hedeflerinden birinin özünde İslamcı fakat aynı zamanda liberal bir İslami reformu teşvik etmek, bu amaçla da Nurcuların -özellikle Fethullah Gülenin- desteklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Fuller; Gülenin BOPun kapsama alanında etkili olabilecek liberal bir İslamcı hareket olduğu görüşündedir. (Füller, 1993: 20-36)
Yukarıda Prof. Dr. Ömer Eyercioğlunun sunumundan aldığımız bölümdeki bilgiler ışığında, siz değerli dostlarımızı tefekküre davet ediyorum. BOP uğruna, ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen oyunları, seçilen piyonları, ülkemize ve bölgemize yansımalarını düşününce; gerçekten hafızaların zorlandığını göreceksiniz. Bu konuda yapılacak en büyük iyilik; BOPun bütün yönleriyle Milletimize anlatılmasıdır. İnanıyorum ki gerçekler su üstüne çıkınca; kimin gaflet, kimin dalalet, kimin ihanet içerisinde olduğu anlaşılacaktır
UĞUR KEPEKÇİ