İlim (bilgi) eğer kalpte yer edinememiş ise amel (davranış) olarak ortaya konamamaktadır. Bilgi-davranış arasındaki kopukluğa sebebiyet veren, bilginin kalpte yer edinememesidir ki buna tasavvuf literatüründe hâl denir. (Hâl; bilginin kalpte yerleşmesidir.)
Bilginin kalpte yerleşmediği taktirde, davranışa yansıması asla mümkün değildir. İşte hakkında bilgi sahibi oldukları halde, yanlışta ısrar edenlerin hali bundan ibarettir.
Dilerseniz bu konuyu biraz irdeleyelim;
İnsanoğlunun kalbinde bilginin yerleşme haline yakîn denir. Yakînin dereceleri vardır. Bunlar; ilmel yakîn, aynel yakîn, hakkel yakîndır.
İlmel yakîn; bilginin sadece fikir bazında kaldığı haldir ki bir şey hakkında sadece bilgi sahibi olmak, onun davranışa yansımasına yetmeyecektir. Kalpteki bilginin fikir bazında kalması, aksi bir bilgi ile yerini şüpheye ya da yokluğa terk edecektir. Çünkü; kalpte bulunan her bilgi karşı bir bilgi ile her an değişmeye yok olmaya mahkûmdur. Bilginin kalpteki ilmel yakîn hâli en basit halidir ve davranışa yansıması çok zordur.
Aynel yakîn; bilginin görerek elde edilmesidir. İlmel yakîne göre daha verimlidir. Kalpte belli bir oranda yerleşme yeteneği vardır ve kısmen davranışlara yansıma ihtimali yüksektir, ancak yetersizdir.
Hakkel yakîn; bilginin yaşanarak öğrenildiği haldir. Bilginin kalbe yerleştiği ve davranışları direk etkileyen halidir. Bu durum bilginin davranışa yansıdığı, bilgi hakkında şüphelerin ortadan kalktığı haldir ki; kalpte bu hale erişen her bilgi, direk olarak davranışa yansır
Gerek yanlışlıkları ortadan kaldıramayan, gerek helal-haram sınırını koruyamayan, gerek istenilen ibadet ve itaatleri yerine getiremeyen yada bildiği halde doğru davranış sergileyemeyenlerin durumu budur.
İnsanımızın çoğu, bilgisinin ilmel yakîn derecesinde olduğundan bile haberi yoktur. Okuyarak ya da dinleyerek elde ettiği bu bilgi onu doğru bir davranışa sevk etmeyecektir. Çünkü bu halde bulunan insanın kalbi-kafası karışıktır, eğri doğru bilgiler birbiriyle iç içe olduğundan tabir yerindeyse bilgi suya yazılan yazı" hükmündedir. İz bırakmadan kaybolmaya mahkumdur.
Bilginin aslına erişmek, o bilgi hakkında okuyarak, dinleyerek, görerek ve yaşayarak elde edildiği taktirde olacaktır ve o zaman davranışlara doğru olarak yansıyacaktır.
Böylece bilgi İlimden Hâle dönüşecek, sonrasında da Amele yansıyacaktır.
Kısmet olursa kalbin mahiyeti hakkındaki bilgileri bir başka yazımızda ele alacağız
UĞUR KEPEKÇİ