Batılılaşma süreci ile başlayan siyasal, ekonomik ve kültürel faaliyetler hiçbir zaman Müslüman Türk Milletinin bünyesine uymamış, her geçen gün gücümüzü, kudretimizi, şecaatimizi kaybetmişiz. Batılılaşma, zamanla bünyemizde bağımlılık yapmış, her yönden küresel güçlerin bağımlılığı altına girmişiz. Bağımsızlığımız sadece isimde kalmış, buyruk veren bir devlet iken, buyruklar alan bir ülke konumuna gelmişiz.
Tarihi süreç gözden geçirildiği zaman bugün ekonomik, kültürel ve siyasal olarak; devletimizin gücü, vatandaşımızın refahı açısından hiç de iç açıcı bir hâlde olmadığımız herkesçe bilinmektedir. İşsizlik, tarımda ve hayvancılıkta durumumuz, cari açığımız, gençliğimiz, ulusal bütünlüğümüz, madenlerimiz, yer altı yerüstü zenginliklerimiz, devlete ait kurum ve kuruluşlarımız arasında, moral verecek hiçbir gelişme gözlenmemektedir.
Demek ki batılılaşma süreci bize yaramamıştır. Bir işin, bir müessesenin, bir devletin kâr yada zarar ettiğini anlamak için dün ile bugün karşılaştırılır, gidilen yolun rotası da ona göre belirlenir. Düz bir mantıkla bile bakıldığında; esnaf, memur, işçi, tüccar, sanayici, tüketici, üretici hayatından memnun değil, vatandaşlarımız açlık ve yoksulluk sınırının altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.
Devletin cari açığı, dış ve iç borçları günden güne artıyor, vatandaş borç ve faiz sarmalı altında eziliyor?Demek ki bu gidilen yol yanlıştır?.
Ama bizde maalesef bir yola girilmiş, ne kadar zarar edilse de bir türlü çıkmak bilmiyorlar, siyasiler aynı geleneği sürdürmek peşindeler.
Bu sözlerimize katılmayan pek az vatandaşımız olmasına rağmen, iş çözüm konusuna gelince gözler görmez, kulaklar duymaz, akıllar çalışmaz hâle dönüşüyor, Vatandaşlarımız üzerinde oynanan oyunlar sayesinde gözler ve gönüller kapanma noktasına gelmiş, milletin gözünün önünde cereyan eden bir çok hadise bile sağlıklı tahlil edilemiyor, insanlar adeta akıllarını kullanamıyor, kendi akıllarıyla yorumlamak yerine başkalarının akıllarıyla hareket ediyor, başkalarının göstermek istediğini görüyor, başkalarının istediği gibi davranıyor?
Bu süreç mutlaka bir yerde kopmalı, kendi değerlerimize uygun, sorunlarımızı çözecek, bizleri kainat devleti yapacak, tarihteki gücümüze kavuşturacak ve hatta daha ileriye götürecek liderlere ve sistemlere, bugün dünden daha fazla muhtacız.
Kaynak önümüzde, lider yanımızda, çözüm hemen kapımızda, ama maalesef çözüme bir türlü kavuşamıyoruz?Hazine üzerinde oturan dilenci misali?
Bu süreci bitirecek, gece gündüz demeden, kar kış, soğuk sıcak demeden milletimize gerçek çözümler sunan, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve onun güzide kadrosudur?
UĞUR KEPEKÇİ