Son günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi geceli gündüzlü harıl harıl çalışmakta, birbirinden önemli yasalar çıkarılmaktadır. Her ne kadar Meclis hararetli tartışmalara sahne olsa da iktidarın vekil sayısındaki üstünlüğü, muhalefetle hiçbir konuda anlaşma ya da uzlaşma gibi bir gereksinim duymamaktadır. Bu durum elbette ki toplumsal ayrışmalara sebebiyet verecektir. AKP son günlerde öyle bir tavır sergilemektedir ki, vatandaşın oy desteğini aldım, vekalet sahibiyim istediğimi yaparım mantığını gütmektedir. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Devletinde çok tek başına iktidarlar gelmiştir ve geldiği gibi de gitmiştir. Bir ata sözü vardır; Mahkeme kadıya mülk değildir Koca Yunusun da; gelenler geçti, konanlar göçtü diye ikazda bulunduğu asla unutulmamalıdır.
***
Son günlerde çıkarılan yasalarla yabancılara toprak satışları hız kazanmıştır. Hele de son çıkarılan vakıflar yasası ile yabancı cemaat vakıflarına verilen geniş haklar sayesinde önü alınamayacak tehlikeler söz konusudur.
Çıkarılan bu yasanın, kutsal vatan toprakları üzerinde tarihte oynanan oyunların tekrar sahnelenmesine zemin hazırlanmasından endişelenmekteyiz. Dün Filistin de toprak alımı için yapılan müracaatlar da çok masumane gibi görünüyordu ama, neticede gelinen nokta meydandadır. Filistinde Yahudilerin belli bölgelerden gayri menkul alımıyla başlayan süreç; bugün Filistinde dökülen kanların başlangıcı olmuş, 21. yüzyılın yüz karasına dönüşmüştür.
Tarihte yaşanan süreci ibret için nakletmek istiyorum;
***
Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurulması fikri, sistematize edilmiş haliyle ilk defa, 1897de, Baselde toplanan 1.Siyonistler Kongresinde gündeme gelmiştir. Bu kongrede alınan kararlardan Biri Filistinde Yahudi çiftçi, zanaatkar ve müteşebbislerin iskan edilmesinin teşviki idi. İşte bu kongreden sonra Filistine Yahudi göçü başlarken, diğer taraftan gelecekteki İsrail için hem dünya ülkelerinin desteğini kazanma girişimleri yapılıyor, hem de Filistinin hakimi Osmanlı İmparatorluğu yetkililerini ikna etme faaliyetleri başlatılıyordu.
İlk girişimi için Emmanuel Karasu adlı bir Yahudi görevlendirildi. Karasunun görevi Yahudilere Filistinde ayrıcalık tanınması için, Sultan Abdülhamit Hanla pazarlık yapmaktı. Çünkü masonların yardımlarıyla Devleti Ali Osmani bünyesinde, pazarlık konusu olabilecek bazı sıkıntılar oluşturmuşlardı. Karasu tarafından yapılan, Filistinde Yahudilere bazı ayrıcalıklar tanımanın karşılığında şahsi hazinenize vereceğimiz 5 milyon altın lirayı ve faizsiz olarak 10 yıl sonra ödemek üzere devlet hazinesine vereceğimiz 100 milyon altın lirayı kabul etmenizi sağlamakla görevlendirildim şeklindeki teklife Sultan Abdülhamid Hanın tepkisi, Defol ey sefil diyerek huzurdan kovmak oluyordu.
Karasu olayı Yahudileri yıldırmadı. Bu kez Siyonizmin babası Theodor Herzl 2. Abdülhamid Hanın huzuruna çıktı: Efendimiz Yahudilere Filistinde ikamet etme hakkı verse... Efendimiz Filistindeki hazine arazilerini, kendilerinin belirleyeceği fiyattan bizlere satmaya razı olsa... teklifi karşısında aldığı cevap ise şu oldu: Vatan toprakları satılmaz. Kan akıtılarak kazanılan vatan toprakları ancak kan akıtılarak verilir. Eğer bir gün imparatorluğum parçalanırsa, o gün Filistini hiçbir bedel ödemeden dahi alabilmeniz mümkündür. Ancak ben sağ olduğum müddetçe etlerim lime lime edilmesi Filistini imparatorluğundan kopmuş görmekten daha hafiftir. (05/08/2001/ Oğuz Köroğlu/Yeni Mesaj)
***
14 Mayıs 1948 tarihi ise, 16 Mayıs 1916da SykesPickot Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğuna ait toprakların İngiltere, Fransa ve Rusya arasında bölüştürülmesi neticesinde ortaya çıkan manda yönetiminde; Yahudilere toprak satışları ve Yahudi tüccarlara geniş imtiyazlar verilmiş bu sayede de dünyanın, özellikle de İslam aleminin ve insanlığın baş belası İsrail oluşmuştur.
Son zamanlarda ülkemizde hız kazanan toprak satışları, yabancı cemaat vakıfları derken gelinen nokta açıkça meydandadır. Tarih tekerrürden ibarettir. Ve devlet bazında yapılacak en ufak bir hatanın telafisi mümkün görülmemektedir. Asla unutulmaması gereken; Bugün Gazze, yarın Türkiye olmayacağımızın garantisi yoktur..!
UĞUR KEPEKÇİ