Çanakkale zaferinin 92. yıldönümünde aziz şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Onlar vazifelerini yaptılar. En kıymetli varlıkları olan canlarını vatanımız uğruna feda ederek bizlere yaşanacak yurtlar bıraktılar. Şimdi bize düşen; önce onların yaptıklarını anlamaya çalışmak, sonra gereğini yerine getirmektir.
Bu vatan bizimdir, bizim kalacak
Gerek biz gerek gelecek nesilleri Çanakkale ruhunu idrak edebilecek bir yapıya kavuşturmalıyız. Vatanımızın gerçek sahipleri olan şehitlerimizin ruhlarını incitmemek, kemiklerini sızlatmamak için Bu vatan bizimdir, bizim kalacak fikriyatını hayatımıza rehber etmeye çalışmalıyız.
Aziz şehitlerimizin aziz hatırlarını yâd etmek için Milli Şairimiz Mehmet Akifin Çanakkalede yazılan destan hakkında yazdığı dizelerden aktarmaya çalışalım;
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmaraya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Merhum Mehmet Akif Ersoy, bu dizeleriyle Türkün karşısında saf tutan rezil Avrupalının gerçek yüzünü oraya koyarak, gelecek nesillere; dost düşman tanınsın mesajını vermiştir.
Çanakkaleyi geçilmez yapan ruhu yaşatmak
Akifin yukarıdaki dizlerde gayet açık ve doğru bir şekilde ifade etmeye çalıştığı; Hayâsız, yırtıcı, vahşi; Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ diye vasfettiği Haçlı batı ile sözüm ona; Medeniyetler ittifakı (!), AB, BOP gibi saçma sapan birliklerde yer alıp, Çanakkaleyi geçilmez kılan ruh yok etmeye çalışılmaktadırlar. Bu fikriyata hizmet edenlerin; Ülkemizin olası bir işgal ile karşılaştığında, milletimizin direncini yok etmek isteyenlerin amaçlarına hizmet ettiklerini bilmelerini isteriz. Bu konuda gelinen nokta itibariyle de şimdilik başarılı olduklarını üzülerek de söylemek zorundayız.
Bilerek ya da bilmeyerek bu görüşlere hizmet edenlerin, aslında bindikleri dalı kestiklerini idrak etmelerini en içten ve samimi dileklerimizle istiyoruz.
Direnci kırılmış, umutları yıkılmış, bölünmüş ve paramparça olmuş bir milletin iç ve dış düşmanlara karşı ayakta durabilmesi, tarihini ve kültürünü koruyabilmesi asla ve asla mümkün değildir. Dün Çanakkaleyi geçmek isteyenlerin niyetleri ne ise bugün de asla değişmemiştir. Ortaya koydukları her tavırla bunu ispat etmektedirler. Değişen ya da değiştirilmeye çalışılan biziz! Vatanıma, namusuma göz dikip, ecdadımızı kendi topraklarımızda şehit edenleri şehit ve masum kavramı içinde değerlendirmeye çalışma faaliyetlerini, düşmanlarımıza karşı; bir milletin direncini kırma faaliyetleri içinde değerlendirmek zorundayız.
Milli benliği korumak esastır
Bir devletin ya da bir milletin tarih sahnesinde kalabilmesi, dost ve düşmanları karşısında ortaya koyacağı tavırla alakalıdır. Ne milli ne dini hiçbir bağımızın olmadığı Haçlı batının merhametine sığınacağımıza, milli benliğimizi artırmaya çalışmalıyız. Milli benliğin korunması ve geliştirilmesi hakkında Mustafa Kemal Atatürkün Nutuktaki ifadesi çok manidardır;
Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en önce ve her şeyden önce Türkiyenin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Dünyanın milletlerarası durumuna göre, böyle bir savaşın gerektirdiği ruhî unsurlar ile donanmış olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. (TBMM 1 Mart 1922)
Uğur KEPEKÇİ