Dürüstlük, adalet ve devlet idaresi konu olduğu zaman Hazreti Ömer(ra) gelir akıllara... Ondan örnekler verilir çokça
Mesela Onun devletin işleriyle uğraşırken devletin mumunu, kendi şahsi işleriyle uğraşırken de kendi şahsi mumunu yaktığı çokça anlatılır.
Onun, yeni bir beldenin fethinden sonra hüngür hüngür ağladığı, niçin ağladığı sorulduğunda da; Fıratın kenarında bir kuzuyu bir kurt kapsa kuzunun hesabını Allah, Ömer den sorar, ben nasıl ağlamayayım diye cevap verdiği anlatılır.
Tebdili kıyafet ederek özellikle gece sokaklarda dolaşıp halkın sorunlarına vakıf olmak ve halife hakkında halkın ne düşündüğünü araştırıp olumsuz düşünenlerin fikrini değiştirmek için çaba sarf ettiği anlatılır.
Bir defasında dillere destan bir hadise yaşandığı anlatılır, Halife Hazreti Ömer(ra) hakkında
Sık sık tekrar ettiği, tebdili kıyafet ederek dolaştığı sokaklarda bir evden çocukların ağlama sesleri gelir Halife Ömerin kulağına
Kapıyı çalıp, içeri girer ve sorar; ne bu hal, çocuklar neden ağlar?
Kadın başlar söylenmeye; soylu bir kadınım, eşim babam ve kardeşlerim şehit düştüler, bize bakacak kimsemiz yok, kimseye el avuç da açamam, ancak bizi yoktan var edenin rızkını beklemekten başka çaremizde yoktur, çocuklarda açtır, ondan ağlarlar. Dilerim ki Halife Ömer daha dünyada iken bulsun Ahirette de elim yakasından kopmasın" der
Hz Ömer (ra) hayretler içinde; Ömer'e niçin böyle beddua ediyorsun anacığım! Onun bu işte günahı nedir?" deyince, kadın aynı kızgınlıkla: "Evladım! Ben şu ihtiyar halimle iki günden beri gece gündüz demeyip yetim avuturken o nasıl rahat yatağında uyuyabilir? O, Müslümanların reisi değil mi? Bizler evvela Allah'a sonra da Ona emanetiz gelip de benim halimi nasıl sormaz, Müslümanların reisi olmayı böyle kolay mı sanıyor!
Hz Ömer (ra) ağlamaklı bir sesle "anacığım haklısın, doğru söylüyorsun; ama zavallı Halife'nin işi bir iki değil ki Kim bilir başını kaşıyacak kadar bile boş zamanı yoktur Hem sen gidip derdini anlatmadıktan sonra o senin halini bilmez ki diye kadının öfkesini dindirmeye çalıştı fakat kadın aynı kızgınlıkla sözlerine devam etti
"Madem ki dertlilerin derdini zamanında haber alıp çaresine koşmayacaktı, zamanında niye Halife olmayı, Müslümanların başına geçmeyi kabul etti? Böyle çürük bir mazereti hiç dinler miyim ben
Dertlerimize yeni dertler eklesin diye mi biz onu başımıza geçirdik?"
Halife Ömer ağlayarak, koşarak gider ve sırtında bir çuval un ile tekrar döner. Kendini affettirmeye çalışır
Halife Ömer kendisini teskin etmeye çalışan İbn-i Abbasa (ra) şu ibret dolu sözü söyler;
Kadın doğru söyledi. Ya zamanında Hilafeti yüklenmemeliydim. Madem Halifeyim o zaman idarem altındaki tek tek her ferdin huzur ve emniyetini düşünmek zorundayım"
Geçenlerde televizyon seyrederken Başbakana şikayette bulunan vatandaşlara Başbakanın öfkeyle verdiği cevap bu düşünceleri oluşturdu kafamda
Başbakan;Bunları bana neden söylüyorsunuz? Sorumlulara anlatın derdinizi demez mi
Ne diyelim yarın huzuru mahşerde hesap sorulduğunda, Hazreti Ömer ve bizimkilerin farkını ve halini tefekkür etmeyi siz değerli dostlara bırakıyorum
UĞUR KEPEKÇİ