Her yer bir Kerbelâdır
Her devirde yezitler olduğu gibi Hüseyinler de vardır. Asıl babayiğitlik ise Hz. Hüseyine varis olmaktır; işte o zaman Hz. Hüseyin bir semboldür, bir örnektir; örnek alınacak onun davranışıdır, duruşudur.
***
Daha önce yazdığımız Kerbelâ ve Hüseynî duruş adlı makalemizde dünya menfaati için satılmışlığın ve kalleşliğin son noktasını merhum M. Asım Köksalın şu ifadeleriyle dile getirmiştik: Kanâatimize göre, bu facianın belli başlı sorumluları; kendisinden başka imam ve önder tanımadıklarını, yoluna baş koyduklarını ve her hususta kendisine yâr ve yardımcı olacaklarını, ard arda gönderdikleri elçiler, yağdırdıkları mektuplarla bildirerek Hz. Hüseyin'i Küfeye ısrarla davet ettikten sonra, İbn-i Ziyad'a harar ve çuvallar dolusuna satılıp Hz. Hüseyin'den yüz çeviren ve bu ihanetleri yetmiyormuş gibi, Onu, Kerbelâ'da kuşatarak şehit eden ve ettiren Küfe eşrafıdır (M. Asım Köksal, Hz. Hüseyin Ve Kerbela Faciası adlı eserden
). Bu tespitten de anlaşılacağı üzere Kerbelâ vakası, elde ettikleri iktidarlarını korumak için dünya menfaati uğruna bizzat Yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav) tarafından ''Hüseyin Bendendir ve Ben Hüseyin'denim, Hasan ve Hüseyin Cennet Gençlerinin efendileridir övgülerine layık olan Ehlibeyt ve taraftarlarının dünyada eşine az rastlanır işkencelerle katledildiği olaylar bütünüdür.
***
Hz. Ademden bu yana ve kıyamete kadar iyi ile kötünün, hak ile batılın temsilcileri, yar ve yarenleri mutlaka olacaktır. Önemli olan; yaşadığımız zaman ve şartlarda duracağımız saftır, sergileyeceğimiz duruştur. Kıyamete kadar yezitlerin de Hüseyinlerin de varisleri bitmeyecektir. Her fert sergileyeceği davranışla mutlaka bir safta yer almıştır; kendisi safını bilse de bilmese de (!) safından hesaba çekilecektir.
Ateş ateştir; ister bilerek, ister bilmeyerek olsun, içerisine düşeni yakar
Kişinin safını belirlemesi de bundan dolayı çok önemlidir; Hz. Hüseyini katledenler ve o safta yer alanlar, hesap gününde ben bilmeden yaptım deme şansına asla sahip değildir.
Peki, gelelim bugünümüze
Dünyada kan, zulüm ve işkencelerin diz boyu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. İşkence kamplarında Hz. Hüseyine reva görülen eziyetler, yine devam etmektedir
Zulmü yapanın, dinine ırkına bakılmaz. Zalim, zalimdir! Zalimin safında yer alan da zalimdir; adı, ırkı, dini, rütbesi, şartları ne olursa olsun değişmez. Bugün iktidar uğruna yapılanlar dünden farklı mıdır ki..! Sadece ülkemizde değil, küresel güçlerin kontrolünde iktidar edilen ve Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) nebevî ikaza rağmen zalimin safında yer alanların konumu dünden daha mı farklıdır?.. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken de işte burasıdır bence.
***
Hıristiyanların kutsal saydıkları Noellerini en resmi ağızdan kutlayıp, Hicrî yılbaşını unutanlar
İnsanlığın yüzkarası işkence kampı Guantanamo'da en ağır şartlarda zulüm uygulayanlarla,
22 İslam ülkesine getirmek istedikleri demokrasi (!) için en sadık dost ve müttefik olduğunu tekrar tekrar dile getirip, her zeminde ortak davranış sergileyenler
ABD ile Müslüman kanının dökülmesinde (BOP Eş Başkanlığı dahil) ortaklık kurup, Türkiyede gelin canlar bir olalım tiyatrosu sergileyenler
Bu tiyatroda rol alanından, seyirci olanına, bu iktidarın devamına katkı sağlayanına varıncaya kadar herkes ama herkes safına bakmak zorundadır!
***
Şimdi herkesin vicdanında sorgulaması gereken, dünya ve ahiretini ilgilendiren soru şudur: sahiden siz yezitin mi, Hz. Hüseyinin mi safındasınız?