Bin dokuz yüz seksenli senelerde yayın hayatına başlayan İcmal dergisinde baş yazar olarak yazıları yayınlanan Prof. Dr. Haydar Baş?ın ?kavgaların menşei? adlı bir makalesini okumuştum. Makalede ?Dünyadaki bütün kavgaların, savaşların temelinde inançların yattığını, kullanılan silahların ve metotların ancak bir sözcü hükmünde olduğunu? dile getiriyordu.
Yaşanan sosyal olayları incelediğimiz zaman bunun hakikat olduğunu görürüz. Dünyanın ilk kuruluşunda Hazreti Ademle başlayın insanlık serüvenine baktığımızda iki oğlu Habil ile Kabil arasında meydana gelen hadisede bile etken menfaat iman çatışmasıdır.
Kabil, Allah?ın emri olarak bildirilenle evlenmeyip, kardeşinin evleneceği kimseyle evlenmeyi istemiş, bu işi de kardeşi Habil?i öldürmekle çözebileceğini zannederek Allah?ın emrine karşı gelmiş, menfaati için cinayet işlemiştir.
Sonraki dönemlerde de bugün de yaşanan bütün sosyal hadiselerde hakim unsur iman menfaat çatışmasıdır. Mücadeleler, İmanının gereğini yerine getiren kutlu insanlar ve menfaatini tercih eden bedbaht insanlar arasında geçmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş?ın yazdığı Ehl-i Beyt serisinden İmam Hasan adlı muhteşem eseri okuyorum?Karşıma çıkan manzara, gene iman menfaat çatışmaları?
?İmam?ın ordusunda ihanetler birbirini izledi. Bunlardan bir örnek şu şekildedir: İmam Hasan Kinde?den bir komutanı dört bin kişilik bir ordu ile Mauviye?nin üzerine gönderdi. Ordu Enbar denilen yerde konuşlanınca, Muaviye ordunun komutanına beş yüz bin dirhem gönderdi. Ayrıca ona bazı Şam ve Cezire kasabalarının valiliğini vaat etti. Komutan bu teklifi kabul ederek iki yüze yakın adamı ile Muaviye?nin safına geçti?.Gönderdiği diğer ordunun komutanı da kendisine ihanet etmeyeceğine dair çok ağır yeminler etmesine rağmen o da aynısını yaparak kendini menfaat için sattı, Muaviye?nin safına geçti?
Bu demek oluyor ki on iki bin kişilik ordunun sekiz bini Peygamberin oğluna ihanet etti. Bu korkunç bir durumdu. İşin en enteresan yanı, bu ihaneti yapanlar İmam Hasan?ın büyüklüğünü inkâr etmediklerini söylüyor, ancak onun yanında yer alırlarsa dünya nimetlerine kavuşamayacaklarını iddia ediyorlardı?? (İmam Hasan / Prof. Dr. Haydar Baş/ Sayfa:267-268)
Bu güne geldiğimizde durum pek de farklı değildir. Doğrunun ne olduğunu, haklının kim olduğunu bilenler, menfaat söz konusu olunca maalesef doğrunun değil de haksız da olsa, güçlünün yanında yer alıyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisinin Sayın Lideri Prof. Dr. Haydar Baş?ı dinleyen ve sözlerinin doğruluğunu kabul eden o kadar çok insan var ki saymakla bitmez. Ama maalesef Onun haklı olmasına rağmen, vatandaşlar dünya menfaatinin ağır bastığı, yanlış yerleri seçmekle; hem kendileri kötü akıbetlerine zemin hazırlamakta, hem de Sayın Baş?a doğruların kaderini yaşatmaktadırlar. Allah sonumuzu hayreyleye?
UĞUR KEPEKÇİ