Serhat ve Türkmen şehrimiz Kilis’te neler oluyor? Gelecek çok yakın bir zamanda bir nüfus
sayımı yapıldığında Kilis’imiz kâğıt üzerinde Türkmen şehri ünvanını da
kaybedecek.
Zaten fiili olarak Kilis bir Arap şehri oldu.
Andımız ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu
Türk’üm diyene” sözünün ortadan kaldırılması faaliyetlerinin arasında;
iktidar sahiplerinin bunu görmediklerini, bilmediklerini zannetmek saflık
olacağı kanaatindeyim.
Andımızın kaldırılması, misafir Arap kardeşlerimizi de
fazlasıyla memnun edecektir.
Arap oldukları için ilkokulda çocukları “Ne mutlu Türk’üm
diyene” sözünü gösteriş için de olsa söylemek zorunda kalmayacaklar.
Zaten hiçbir Arap kardeşimizin kendi kültür ve yaşam
tarzlarını bırakıp da Türk gibi düşünmek, Türk gibi davranmak niyetinde
olmadığını onlarla diyaloğa girince anlamak mümkündür…
Kilis’e bir ziyaret yapınca, göreceğiniz manzara tespitimizi
teyit edecektir. Tabelalar, park ve mesire yerleri, oyun bahçeleri, alışveriş
piyasası, bütün meslek dalları Arap kardeşlerimizim kontrolü altına girmiş
vaziyettedir.
Suriye’den gelen göç dalgalarıyla Kilis’in demografik yapısı
değişmiş vaziyettedir.
En fazla 20 sene sonra Kilis’te Arap nüfus patlaması olacağı
kesindir.
Türk aileler geçim derdinden fazla çocuk sahibi olmaktan
kaçındığı için 2-3 çocuğa sahip, Arap kardeşlerimizin çok eşlilik ve sınırsız
çocuk sahibi olma özgürlüğü ve kabiliyetleri olduğu için ister istemez dengeler
bozulacaktır.
Demografik yapı ne demek biraz açalım: “İnsan nüfusunun
yenilenme durumlarını inceleyen bir ilimdir. Nüfusun doğum, ölüm, evlilik gibi
yönlerini incelemenin yanında ülkelere veya bölgelere göre nüfus dağılımlarını
da inceler.”
Şimdi halkımız yarın başına neler gelecek bunların farkında
değil ama tarih sabırlıdır. Böyle giderse on yıllar yüz yıllar sonraki Kilis’te
Türkçe konuşana rastlamak Türkmen bulmak zor ve de imkansızdır.
Kilis’te olanlar sadece bununla da kalmıyor.
Başka şeyler de oluyor Kilis’te:
Geçen günlerde Kilis Postası editörümüz deneyimli Selim
Baytürkmen kardeşimiz, çok önemli bir konuya dikkat çekti.
“Özellikle bizim coğrafyamızda inançların mücadelesi uzun
yüzyıllardır devam ediyor. Bu bereketli topraklarda herkesin gözü ve vatan etme
hevesi var. Bundan yıllar önce Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, yurdumuzu elimizden
almak isteyen devletlerin emellerinden bahsederek, her hâlükârda vatanımıza ve
milletimize sahip çıkmış ve bize örnek olmuştur.
Kilis olarak kendi değerimiz, kültürümüz, tarihi eserlerimiz
yok sayılıyor Bildiğimiz kadar Kilis’te bir kiliseye sinagog a ihtiyaç yoktur.
Peki bu kadar masraf yapılarak yapılan bu çalışmalar ne anlama geliyor acaba?
Ne çabuk unuttuk, FETÖ zihniyetinin ve dinler arası diyalog
çalışmalarının bu ülkeye ne kadar çok zarar verdiğini! Ne çabuk unuttuk diye
tekrar soruyorum.
Saf bir Türkmen kenti olan Kilis’imizin demografik yapısının
bozulmasına sırf ekonomik amaçlar için müsaade mi edeceğiz. Eğer inanç turizmi
yapacaksak, bunu Kilis’teki onlarca türbemizle, camilerimizle, sahabe
Efendilerimizle ve eşsiz kültürümüzle yapalım.
Kilis’in gençlerinin çalışmak için fabrikaya, sanayiye ve
ticarete ihtiyacı var. Gelin paraları bu kanallara aktaralım da insanımız iş
bulsun, aş bulsun. Rahat bir yaşam sürsün.”
Umulur ki Kilis e sahip çıkanlar, ülkemize sahip çıkanlar,
kim olursa olsunlar; “Dini bütünlüğümüzün milli bütünlüğümüzün teminatı”olduğu gerçeğini unutmadan hayatlarına şekil verirler. Şehrin dokusunu bu gözle
imar ve ihya ederler.