Arada bir de olsa kendinize biraz olsun zaman ayırın. Kendinize ayırdığınız bu zaman diliminde, kendinizi ciddi bir şekilde muhasebe edin. Korkmadan ve çekinmeden kendinize bazı sorular sorun?
?kimin adına düşündüğünüzü, kimin adına hareket ettiğinizi, kimlerden etkilenerek hayatınıza yön verdiğinizi, aldığınız kararlarda kendi düşüncenizin ne kadar katkı sağladığını bir düşünün?
Gündeminizi kimler belirliyor? En basit davranışlarınızı, en kısır düşüncenizi kim yönlendiriyor?
Siz mi, yoksa başkaları mı? Yaşantınıza doğrular mı yoksa yanlışlar mı hakim? Velhasıl başkalarının gündemi sizi ne kadar meşgul ediyor. Başkalarının belirlediği gündemlerde ne kadar oyalanıyorsunuz?
Kendi çıkarınız ve kendi geleceğiniz için bu muhasebeyi mutlaka yapmak zorundasınız?
Başkalarının gündemiyle oyalanmayı sakın basite almayın. Belki de bu ana kadar farkında olarak ya da farkında olmadan hep başkalarının gündeminde rol alarak başkalarının tespit ettiği şeylerle meşgul oldunuz? İnsanların çoğunluğu bundan dolaydır ki kendini muhasebe etme imkânından da mahrum kaldı. Kendi doğrularından ve yanlışlarından habersiz bir hayat sürmeye başladı. Neticede de yaşadığı hayat; kendinden başkalarının plan ve programlarına göre şekillenerek faklı bir hayat tarzı oluştu: ?kula kulluk?
Bu hayat tarzı insanları başlangıçta kolay bir hayat biçimine sevk ettiği zannedilse de aslında başkalarının gündeminde rol alan bir figüranlık, bir yerde adı konmamış bir köleliğin de başlangıcını oluşturmuştur. Toplumsal hayatta bu hâl, bir kısır döngü hâlini almıştır.
Bu kısır döngüyü kırmak için kendi gündemimizi oluşturmaktan başka çare yoktur. Çünkü insanoğlu başkalarının gündeminde yok olmaktan kurtulmadığı takdirde, kendi yokluğunu hazırlamaktadır.
Fert planında yaşanan her davranışın toplumsal yansımalarının bir neticesi olduğuna göre; köleleştirilen, sömürülen toplumların belli bir süreci yaşadıktan sonra bu hâllerle düştüğünü akıldan çıkarmamalıyız. Yaşanan her problemin temelinde yatan sebep-sonuç ilişkisi tespit edilmeden hiçbir problemin çözülemeyeceğini de idrak etmek zorundayız. İster fert planında, ister toplum planında; ister iyilik, ister kötülük olsun yaşanan her olayın mutlaka öncesi vardır, sonrası vardır. Hiçbir ayrıntı, önemsiz değildir. Bu kısır döngü kırılmadığı takdirde insanlığın akıbeti pek de hoş görünmemektedir. Dünya insanlığının son hâli meydandadır. Herkes birbirinin gündeminde bir figüran durumuna düşmüş, düşünme kabiliyetini kaybetmiş, herkesin hali perişan bir vaziyet almıştır.
İşte yazımızın başında kendinize zaman ayırın ve başkalarının gündeminden kurtulmaya çalışın derken; insanlığın içinde bulunduğu kısır döngünün farkına varılmasını işaret etmek istemiştik.
Yaşanan bir yanlıştan, bir hastalıktan kurtulmak için önce tespit, sonra tedavi uygulanmalıdır.
Tespit; sürekli başkalarının gündeminde rol almakla, kendimizden uzaklaştık.
Tedavi; başkalarının gündeminden kurtularak, kendimizin farkına varmak için gayret sarf etmek gerekmektedir.
Yüce Allah bu gerçeğe dikkat çekmek ve kendinden başkasına kulluktan sakınmamız için Zariat suresi 56. ayeti kerimesinde ?Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.? Buyurmuştur. Mademki başkalarının gündeminde oyalanmak ve davranmak ona kulluğu hazırlıyor. O zaman bize düşen görev; bizi yoktan var eden irade sahibi Yüce Allah?ın gündeminde yer almak ve emirleriyle meşgul olarak ona kul olmanın yolunu bulmaktır.
Aksi taktirde Allah?a kul olmaktan kaçınanlar, kula kul olmaktan kurtulamadan yaşarlar ve dünyadan göçerler. Hem bu dünyada hem ahrette de zarara uğramaktan kurtulamazlar. Rabbim cümlemize kendine kul, Habibi Muhammed Mustafa?ya (sav) ümmet olmayı nasip eylesin?
UĞUR KEPEKÇİ