Zararın neresinden dönerseniz kârdır mantığı ile bakarsak her kutlu doğum haftası münasebetiyle yapılan etkinlikleri hayırlı birer teşebbüs olarak görebiliriz. Ancak eğer bu etkinliklerden maksat Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed(sav) efendimizi anlamak, sevmek ve ona gerçek manada tabi olmak ise ve Ümmeti Muhammed kavramı içerisinde yer almaksa maksat, o zaman bu ve benzeri etkinlikleri sıradanlıktan çıkarmak zorundayız
.
Eğer bu etkinlikleri de diğer milli ve dini bayramlarımızı kutlamada gösterdiğimiz lakayitlikle geçirirsek; korkarım, yarın huzuru mahşerde o yüce Resulün şefaat kapsamı içerisine giremeyiz, hem dünyada hem ahrette onun sunduğu güzelliklerden mahrum kalırız.
Şimdi, kutlu doğum etkinliklerinden arzulanan maksadın tam gerçekleşmesi için kendi kendimize birkaç soru sormamız gerekmektedir.
Kutlu doğumunu bahane ettiğimiz Hazreti Muhammedin vasfı nedir?
Onu anlamak, sevmek ve yolunu takip etmekle ne kazanacağız?
Onu sevmeden ve ona tabi olmadan iman etmiş olur muyuz?
Eğer yukarıdaki soruların cevabını bulmak ve gereğini yerine getirmekten kaçınırsak, birkaç sıradan etkinlikle günlerimizi, aylarımızı ve dahası bir ömrü boşa geçirmiş oluruz.
Geliniz bu sorulara yüce kitabımızdan ve yüce Peygamberimizin ağzından cevaplarla çözümler bulmaya çalışalım, dileğimiz o ki Allah ve Resulü yaptığımız bu işten memnun ve razı olsun, inşallah
Yüce Allah(cc) kullarının dünya ve ahiret saadetine erişmeleri için kitaplar ve resuller göndermiş, son peygamber Hazreti Muhammed(sav) efendimizin vasfını da Kuranda şöyle beyan etmiştir; Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya/107)
Ve Onun getirdiği ölçüleri diğer dinlerden üstün kılmıştır;
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. (Fetih/28)
Onun Allahın elçisi olduğunu da yine Kuran da beyan etmiştir,
Muhammed Allah'ın elçisidir. (Fetih/29)
Ayetle sabit olduğu için, Hazreti Muhammedin elçiliğinin inkârı küfürdür. İnkâr edenleri(Hıristiyan ve Yahudileri) dost edinmek de sapıklığın,azaba müstahak olmanın gereğidir.
Ey İnananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez. (Maide/51)
Onu sevmek, Allahın rızasına, dolayısıyla günahların affına, merhametine erişerek cennet yurduna girmeye sebeptir;
"Ey Muhammed! De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder" (Âl-i İmrân, 3/31).
Onu inciten, Ona düşmanlık edenlerin korkunç akıbeti de şu ayeti kerimede beyan edilmiştir;
Muhakkak ki, Allah'ı ve Resulünü incitenlere Allah; dünya ve ahirette la'net etmiştir. Ve onlar için, horlayıcı bir azap hazırlamıştır (Ahzap 033/057).
Bu ayeti kerimeden sonra hiç olmazsa kutlu doğum haftası dolayısıyla Allah ve Resulünü incitmek ne demek, insanlar ne yaparlarsa Onları incitirler, bunu sorgulamak gerekmez mi?
Elbette ki Allah ve Resulünün hoşlanmadığı şeyleri yapmak, emir ve yasakları tersine çevirmeye yada nefsimize göre yorumlamaya kalkışmak Onları incitecektir. Yapılması gereken Allah ve Resulünün bizlere sunduğu ölçüleri gene Onların istekleri doğrultusunda anlamaya ve yaşamaya çalışmak olsa gerektir
İşte o zaman maksat hasıl olacaktır
UĞUR KEPEKÇİ