AKP nin seçim zaferini herkes kendi penceresinden değerlendiriyor. Dünkü (16.06.2011) köşesinde Muharrem Bayraktar kardeşimizin yaptığı tespite yerden göğe kadar katılmamak mümkün değil.
Sayın Bayraktar, AKP nin başarısının sırrı ne? Başlığıyla yaptığı analizde; ?AKP, 3 dönemdir seçim kazanıyor. Hem de oyunu habire artırarak. Bu, kuşkusuz bir başarıdır. Bu başarının sebepleri üzerine bir kaç günden beri yapılan yorumları gerçekçi bulmuyorum.
Çünkü ben çok farklı düşünüyorum.
Neden mi?
AKP?nin başarısının iki nedeni var: Birinci sebep CHP, ikinci sebep asker.? Diyor ve bazı örneklerle yazısını zenginleştiriyor.
Yaptığımız çalışmalarda karşılaştığımız benzer manzaralar yurdun hemen her yerinde bu tespiti teyit eder niteliktedir.
Belli bir cemaat lideriyle yaptığımız görüşmede, Dinlerarası diyalogun dinimize verdiği zararları, AKP nin bizleri bölünme sürecine doğru götürdüğünü, cari açığın ve işsizliğin arttığını, belgelerle ortaya koyduk. Konuştuğumuz her sözü kelimesi kelimesine kabul etti. Evet siz yerden göye kadar haklısınız dedi. Ancak beni de biraz dinleyin sonra siz karar verin dedi başladı anlatmaya; ?biz bu köyde vatanın birliği ve milletin selameti için dededen toruna hizmet veriyoruz. Dedemiz, babamız, yanına gelen insanlara dinini diyanetini öğretmekle meşgul olurken başına toplanan insanlardan rahatsız olan askerler, dedemi, sonra babamı, eline kelepçeler vurarak defalarca mahkemelere götürmüşler. Defalarca sürgüne yollamışlar. Ama biz şimdi rahatça ibadetimizi yapıyoruz ne bize engel olan var, ne de elimize kelepçeler vurup götüren?Evet açız, yoksulluk diz boyu, ektiğimiz biçtiğimiz para etmiyor, misyonerler ülkemizde cirit atıyor, madenlerimiz ve topraklarımız bir bir satılıyor, yapılan çok yanlış işler var, ancak bize ibadetimizde karışan olmadığı için biz AKP yi mecburen destekliyoruz. Askerin elinden bazı yetkileri alışları da bizi memnun ediyor.? Diyor sonra başlıyor milli şef dönemindeki din dışı uygulamaları, ezanın Türkçe okunmasına vesile olan CHP yi anlatmaya; ?AKP ye vermeyelim de CHP mi gelsin, aman Allah korusun? diyor.
Her iki kurum da üzerlerinde bulunan bu şaibeli durumu ortadan kaldırıncaya kadar, samimi dindarlara daha sıcak bakıncaya kadar, bu çarpıklık devam edeceğe benziyor. İşte bu ve benzer sebeplerden dolayı ölümü gören seçmen, sıtmaya razı oluyor, memnun olmasa da oyunu atıyor. Halbuki sıtma da yavaş yavaş öldürecek bir hastalık ama bunu bilen yok?
UĞUR KEPEKÇİ