FETÖ elebaşının ölümüyle birlikte Fethullah Gülen hakkında nefret söylemleri gittikçe artarak devam ediyor. Ölümü ile örgütün dağılma ihtimali üzerinde duruluyor. Bazıları olabilecek tehlikeleri dile getirse de işin Dinlerarası Diyalog boyutuna giren de söyleyen de yok. Çünkü İktidar sahiplerinin de Dinlerarası Diyalog konusunda aymazlığı devam etmektedir.
Yıllar önce Fethullah Gülen'i devlet, millet, siyaset, cemaat, eller üstünde tuttuğu zamanda; henüz Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kandırıldığı meydana çıkmadan önce Prof. Dr. Haydar Baş Hocama bir soru sormuştum. "Hocam neler dönüyor. Fetullah hoca denen adam, Papazlara 'papa cenapları (hazretleri)' diyor, ödül veriyor. Siyaset bunların yanında duruyor. Kim bunlar?" demiştim.
Haydar Hocam bana "Fethullah Gülen aciz bir adam o uluslararası güçlerin piyonudur. O sadece büyük bir ahtapotun en küçük koludur. Bunların ülkemize ve dinimize vereceği zararın boyutlarını tahmin dahi edemezsiniz" demişti.
O gündür bu gündür hayatımız neredeyse FETÖ ile mücadeleyle geçti. 2013 yılında Yeni Mesaj Gazetesinde yazdığım makalemde şunları yazmıştım:
"Şunu peşinen belirtmekte fayda görmekteyiz; "Bizim dün olduğu gibi bugün de Dinlerarası Diyalog sapkınlığı ile mücadelemiz hiçbir şahsı, hiçbir camiayı karşımıza alıp düşmanlık beslemek değildir. Diğer makalelerimde de söylediğim gibi İslam itikadına ters düştüğüne inandığımız bu tehlikeli yoldan giden samimi, ancak aldatılmak istenen kimselere Kur'an ve Sünnet çerçevesinde geçekleri göstermek ve haçlı batının önümüze koyduğu bu tuzaktan milletimizi kurtarmaktır…
Dinlerarası Diyalog faaliyetleri başladığı ilk zamanlarda Sayın Baş, engin ferasetiyle milletimizi ayıktırmak için çok çaba sarf etmesine rağmen maalesef birçok din adamı ve kanaat önderi dâhil olmak üzere bu mücadelede Onu ve arkadaşlarını yalnız bıraktılar.
Dün bu faaliyetin milli ve dini bütünlüğümüz üzerinde yaptığı tahribata ses çıkartmayan bazı kanaat önderleri, din adamları ve aydınlar; iktidar sahiplerinin menfaat ve çıkarlarına dokunulunca birbirinin yanlışını ve bazı gerçekleri ortaya koymaya başladılar.
Biz bu kirli çıkar kavgasını ibretle seyrederken, bir yandan da dün haykırdığımız Dinlerarası Diyaloğun dini ve milli bütünlüğümüze verdiği zararları haykırmaya devam edeceğiz. Umuyoruz ki dün çıkarları ve taassupları yüzünden sözümüze kulak tıkayanlar, gerçeği görür de tövbe ederler.
Bugün itibariyle Dinlerarası Diyalogun hemen her yönü artık toplumda tartışılmak zorundadır. Böylece Dinlerarası Diyalogun "şartlara uydurulmuş misyonerlik" olduğu milletimiz tarafından anlaşılmaya, yavaş yavaş gazete ve dergilerde, televizyon programlarında ortaya konulmaya başlanmalıdır. Böylece milli ve dini bütünlüğümüzün yeniden sağlanmasını temin edebiliriz." (Uğur Kepekçi/Dinlerarası Diyalog yanlışından dönülmelidir/ Yeni Mesaj / 4.12.2013)
Bu uyarımıza da kulak tıkandı. Hatta Dinlerarası Diyalogu, iktidar sahipleri üslendiler. Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosundan başka kimse Dinlerarası Diyaloğun milli ve dini bütünlüğümüze getirebileceği zararları öngöremediler. Hala da görmüyorlar. Görünen manzara dolayısıyla biz yine uyarımızı yapalım: "sapla samanı karıştırmayalım"
FETÖ elebaşına söverek eleştirerek bir yere varamazsınız. Bu olsa olsa bataklıktaki bir sineğin ölümü ile zafer kazandığını zannedenlerin bataklık gerçeğini göz ardı etmesi gibidir. Önemli olan fikirlerinin yanlışlığını anlatmaktır. Dinlerarası Diyalog faaliyetlerinin asıl hedefinin milli ve dini bütünlüğümüzü parçalamak Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırmak olduğunu vatandaşa izah etmektir.
Son söz: Dinlerarası Diyalog faaliyetlerine devam edenlerin bilerek ya da bilmeyerek FETÖ'nün emellerine hizmet ettiklerinin farkında olma zamanı gelmiş geçmektedir. Bizden hatırlatması…