Yaşadığımız toplumun kültür ve ilim seviyesi, o toplumun yaşam kalitesi ve huzuru ile yakından alakalıdır. Toplumu da yönlendirecek ve kaliteli kılacak olan liderler, ilim adamları, din adamları ve kanaat önderleridir
Toplumun her konuda bilinçlenmesi için o konunun sorumlularına görevler düşmektedir. Bu makalemizde toplumun dini konularda bilinçlenmesi için dini kurum ve kuruluşlara, din adamlarına, düşen görevlerden bahsetmeye çalışalım istedik.
Eski camilere baktığımızda caminin bahçesinde mutlaka imamlar ve memleketin ilim erbabı için yapılmış odacıklar bulunurdu. Oralarda günün 24 saatinde vatandaşın dertleşeceği, sıkıntılarını paylaşacağı, kafasına takılan soruları soracağı, bilgi sahibi kimseleri bulması mümkündü. Ama maalesef günümüz camileri sadece namaz kılmak için açılmakta, görevlilerde namaz vaktinde cemaatle birlikte gelip, cemaatle birlikte gitmektedir. Cemaatin bir sorusu mu var, yaşadığı bir sıkıntı mı var, kimsenin umurunda bile değil
Hele de merkezi ezan ve vaaz sistemi, görevlileri iyice tembelliğe sevk etmektedir. Eskiden ezan okumak içinde olsa camilere erken gelinir, birkaç cemaatle sohbet etme imkânı bulunabilirdi. Şimdi bunlarda kalmadı
Meydan boş kalınca da Müslümanın hâli ve gündemi maalesef başkaları tarafından yönlenmekte, maalesef camiler bile kendi inançları istikametinde gerektiği gibi kullanılamamaktadırlar.
Durum böyle olunca maalesef gereken fayda sağlanamamakta, Cami cemaati bile istenilen bilinçten uzak yetişmektedir.
Görevliler, inançlarının ve görevlerinin gereği olan bilgi birikimine erişmek için mutlaka kendilerini özel gayretlerle yetiştirmek zorundadır. Şunu bilmeliler ki, yapmakla mükellef oldukları görev, zaten kendilerinin kulluk görevidir. Namaz kılmak ya da kıldırmak, sohbet etmek, nasihatte bulunmak, insanları kötülükten alıkoyup, iyiliğe sevk etmek her Müslümanın üzerine faz olan görevlerdendir.
Kendileri öyle bir şans yakalamışlardır ki, bu görevi yaparken hem kulluk görevlerini yerine getirmekte, hem de bu görev karşılığında maaş almaktadırlar.
Evet, bundan dolayı da cemaatin bilgilenmesinden ve ikazından sorumludurlar.
Sorumluluk konusunda babamdan duyduğum şu hadise beni çok duygulandırmıştır:
Kiliste yaşamış bir âlim hoca efendi, kıldıramadığı bir vakit namazın karşılığında, o namazı kıldıran kişiye, ya hakkını helal et, ya da bir vakte bedel olan maaşımdan sana pay vermeliyim diyebilen sorumluluk bilincini sergilemiştir.
Rabbim, bu ve benzeri konularda, sorumluluklarını bilen kişilerin sayısını artırsın inşallah
UĞUR KEPEKÇİ