***
Olmaz demeyin başlıklı makalemizde; ülkemizde yaşanan olayların ve gelinen noktanın pek de iç açıcı olmadığını dile getirmiş, çözümün Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Başın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projelerinde olduğunu işaret etmiştik. Siz de takdir edersiniz ki, sadece ülkemizin değil, bütün insanlığın sorunu haline gelen sosyal ve ekonomik sorunların tahlilinin birkaç makale çapında anlatılması ya da anlaşılması mümkün değildir. Bu konuda BTP Lideri Sayın Başın ortaya koyduğu analizler ve de çözüm önerileri iki kitap halinde kamuoyunun dikkatine sunulmuş, meselenin ana hatları dile getirmiştir. Bu konuda İstanbul, Bakü ve Almanyada düzenlenen 3 uluslararası kongrede dünya çapında ilim adamları meseleyi tartışmış, Sayın Başın çözüm önerileri Nobele aday gösterilmiştir. Küresel güçlerin yerli taşeronlarının görmezlikten geldiği, kartel medyanın özellikle gizlemeye çalıştığı bu model Sosyal Devlet Milli Devlet kongresi adı altında yine dünya gündemine taşınacak ve yakın bir zamanda dünya çapında ilim adamlarının katılımlarıyla insanlığa takdim edilecektir.
Görülecektir ki çözüm elimizin altındadır. Yeter ki, olmaz demeyip, inançla anlamaya çalışalım.
***
Yıllardır AB, ABD ve IMF dayatmaları sonucunda belleklerden silinen sosyal refah düşüncesi, son günlerde çıkarılmaya çalışılan sosyal güvenlik reformu adı altındaki yasalarla adeta içinden çıkılmaz bir sorun haline dönüşmüştür. Toplumun hemen her kesimini ilgilendiren bu yasa ile, çalışanların özlük hakları elinden alınmakta, sosyal denge sarsılmaktadır. Hükümet bu konudaki çalışmalarına mazeret olarak da para kaynaklarının yetersizliğini öne sürmektedir. AB, ABD ve IMF patentli yasalarla para kaynaklarının artırılacağını ve sosyal dengenin sağlanacağı söylemişlerdi. Ancak, özelleştirmelerle ve yabancılara toprak satışlarıyla gelinen sosyo-ekonomik koşullar, Türkiyenin kazanmadığını, aksine kaybettiğini gösteriyor. Gelinen nokta maalesef budur.
***
Halbuki; Sayın Başın Milli Ekonomi Modelinde ise, satılan toprak ve kurumların gelirinden elde edilecek kaynaklar yerine; senyoraj hakkı denilen kendi milli paramızı basıp, emisyonu genişleterek kaynak sağlanması önerilmektedir. Bu anlayışla hem sosyal adalet ve ekonomik dengeler sağlanmış olacak hem de milli varlığımızın yabancılara satışının önüne geçilerek toprak bütünlüğümüz korunmuş olacaktır.
UĞUR KEPEKÇİ