Ata sözlerimiz bizim kültürümüzdür. Her söylenilen atasözünün, yıllara ve uzun deneyimlere dayanan tecrübelerden sonra ortaya çıktığı muhakkaktır. Öyleyse daha deneyimli bir hayat sürmek için dünyaya bir daha gelmeyi hayal etmektense atalarımızın söylediği sözlerden hisse çıkarmaya çalışmamız lazımdır.
Son zamanlarda cereyan eden ve tezgahlanan olaylara baktığımız zaman; Türk devletinin ve Milletinin tarihten gelen düşmanlarının, maalesef hala aynı düşünceye hizmet ettiklerini görmekteyiz. Yani atalarımızın su uyur düşman uyumaz sözünün ne kadar doğru bir tespit olduğunu yekinen yaşamaktayız. Yıllardır haçlı batı ülkeleriyle estirilmeye çalışılan sanal dostlukların yalan ve oyundan ibaret olduğunu artık sağır sultanlar bile duymaya, anlamaya başlamıştır.
Fırsatı düştüğünde her kurum yada kuruluş, her millet yada devlet; kültürel, siyasal, dini, milli hemen her konuda bizi linç etmeye kalkışmaktadırlar. Bütün refleksleri ortadan kaldırılmaya çalışılan milletimizin zaten öncelikli dertleri geçim derdi olduğundan, ilgi duymak bir yana haberdar bile olamamaktadır.
Son günlerde en koyu müttefiklerimizin(!) de aralarında bulunduğu batı ülkeleri (ABD, AB ülkeleri) atağa geçtiler. Önceki yıllarda olduğu gibi, bu sene de Ermeni soykırımı iddialarını daha da sertleştirerek gündem etmeye başladılar. Fransada çıkarılmaya çalışılan kanun güya şimdilik ertelendi ama her fırsatta önümüze konacaktır. Şu iddiaya, şu cürete bakın; Ermeni iddialarını ret etmenin bile suç sayılması istenmektedir. Bu iddianın Fransa Parlamentosunda şimdilik ret edilmesi Türk lobilerinin zaferi(!) olarak duyurulmaya çalışılmaktadır. Bu ne gaflet bu ne delalet. Adamlar bize ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar Tarihte önceden bize düşman olan devlet yada milletler; kendi evlatlarını aynı mantık içerisinde yetiştirmeye devam etmektedirler.
Geçen akşam meltem televizyonunda değerli ilim adamlarının katıldığı diyalog programında bu belgeleriyle ortaya konulmuştur. Dün, Yunanlının devletimiz ver milletimiz üzerinde ne hesabı varsa, bugün aynı hesap ve planları devam etmektedir.
Bizim ülkemizde yabancı damat ve benzeri dizilerle yabancı kültürü ilklerimize kadar işletilmeye çalışılırken, Gaziantepte yabancı damat dizsi hala çekilmeye devam edildiği bir anda baklavanın kendilerine ait olduğunu AB ye tasdik ettirmektedirler.
Bu makaleyi yazarken bir yandan da tv de yabancı damat dizisi oynuyordu. Birde ne göreyim; dizide, yabancı damat yolsuzluk suçunda yakalanıp cezaevine konuluyor. Olayı duyan Nikonun babaannesi Eftelya bakın ne diyor; eğer sen bir Türk olsaydın şimdi içerde olmazdın, senin tutuklanma sebebin Yunan olmandır diyerek sanki ülkemizde yabancı düşmanlığı varmış hissi verilmeye çalışılmaktadır. Aynı ifadeyi birkaç kez kullanarak sinsice Türk adaletine iftira atılmak istenmektedir.
Dizi deyip de geçmeyin! Aziz Türk milletini kültürel yönden Tv dizileriyle, yazılı ve görsel medya ile bu hale getirmediler mi? Her dizide boynu haçlı, bir elinde kadeh, bir elinde silah bulunan aktörlerle, gençlerimizin hafızasına kazımaya çalıştıkları karakterler, batının istediği insan tiplemeleri değimli? Top ve pop bu milletin kültürünün en önemli unsuru haline dönüştürülmedi mi? Dilimiz, dinimiz, paramız, tarihimiz, kendi milletimize yabancı bir hale dönüştürülmedi mi?
Çözümün; milli devlet, milli siyaset, milli ekonomide olmasına rağmen, kara düzen bir batı hayranlığına endeksli politikalarla yönetilmeye çalışılmaktayız. Bu konuda, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçinin Geleceğimiz bu kararda gizlidir adlı makalesinde dile getirdiği şu ifadelere dikkatinizi çekmek istiyorum; Millet olarak kendi geleceğimize sahip çıkmak durumundayız. Bizi idare eden, ülkemizi yöneten, devletimizi yarınlara taşıyacak olan, milletimize hadim olacak olan bir iradeyi söz sahibi etmemiz gerekmektedir. Şimdi buna karar vermemiz gerekiyor, bu irade sahibi denenmiş olan ve gözünün önünü görmekten aciz olanlar mı olacak, yoksa öngörüsü ile yıllar sonrasını görüp tedbir alan, proje üreten mi olacak. Geleceğimiz bu kararda gizlidir.
UĞUR KEPEKÇİ