Israrla üzerinde durduğumuz konulardan biri de ülkenin aydın geçinen insanlarının, içerisinde bulunduğumuz nazik şartlar gereği mutlaka taraf olmak zorunda olduğudur. tarafsızlık mı? Oda ne? yazımızda çerçevesini çizmeye çalıştığımız, vatanın bütünlüğü, milletin refahı için nefislerini geri çekip, tarafsızlık illetinden vaz geçerek mutlaka taraf olunması gereğini, ortaya koymaya çalışmıştık
Bu çağrımıza cevap, olumlu tepki olarak, eskiden olduğu gibi, yine sorumlu bir ses Behiç Kılıç ağabeyimizden geldi. Tercüman gazetesindeki köşesindeki; "müslüman görünümlü kardinaller" makalesinde, bir hakkı sahibine teslim etmek babından Prof. Dr. Haydar Baş beyin haklı görüşlerine destek vermiştir.Milli ve dini duyarlılığı olduğuna inanmak istediğimiz site ya da yazarlardan da bu tavrı sergilemelerini beklerdik. Ama maalesef yine onlardan beklenen ses gelmedi.
Vatan ve millet söz konusu olduğu zaman, taraf olmaktan çekinilmediği, her geçen zamanın aleyhimize işlediğinin idrak edildiği günü, hasretle beklemekten başka yapılacak bir şey görülmüyor. Birde dua
Vatan ve millet söz konusu olduğu zaman, taraf olmaktan çekinilmediği, her geçen zamanın aleyhimize işlediğinin idrak edildiği günü, hasretle beklemekten başka yapılacak bir şey görülmüyor. Birde dua
Behiç Kılıç ağabey, yaşanan son olaylara tepki gösterirken bakın taraf olmanın gereğini nasıl ortaya koyuyor; BU teslimiyet ortamında doğru bir ses, Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Haydar Baş'tan geldi...
'Türkiye'nin siyaseti uyuyor, Türkiye'nin bürokratı uyuyor, Türkiye'nin akademisyenleri uyuyor. Ey millet sen bari uyuma!'
Diyen BTP lideri şöyle seslendi: 'Aziz İstanbullular. Şayet Papa, Ayasofya'da bir ayin yaparsa maalesef 'Doğu Roma İmparatorluğu'nun artık temeli atıldı, Bizans hortluyor! Demektir.
Papa ziyareti ile alakalı Sayın Başın ortaya koyduğu tespitleri desteleyip, makalesinde alıntılara şöyle devam ediyor.
Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Haydar Baş şöyle diyor: '1071'de Alparslan, Malazgirt'ten Anadolu'ya giriyor. Ondan 300 yıl sonra Ortodoks Kilisesi ve Katolik Kilisesi bir daha buluşmamak üzere büyük bir kavgaya tutuşuyor. Bizler Avrupa Birliği'ni ifade ederken, 'Batı'nın bir araya gelmesi mümkün değildir' diye şerh koyuyorduk. Çünkü en büyük mezhepleri arasındaki kavga bugün dahi devam ediyor. Şimdi politika olarak 16. Benedikt'in Türkiye'ye gelmesiyle Bartholomeos ile birlikte bir barış ayini yapılacak. Bakınız Batı temellerindeki nifakı birer birer yıkıp birliğine doğru koşarken bize de tavsiyesi 'Türkiye'nin birliğini, beraberliğini muhafaza etmeyin paramparça olun' mesajıdır.'
Yani bir fiziki haçlı seferi söz konusudur...
Şimdi; aydın geçinen, eli kalem tutan, vicdan sahibi insanımızın sayısının Behiç ağabeyle sınırlı olduğuna asla ve asla inanmıyorum. Gerçekten vatanperver, milli ve dini hassasiyeti olan aydınımızın sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Beni kahreden bu arkadaşların haklı olan bu sese, Prof. Dr. Haydar Baş beye hala açıktan destek vermemeleridir. Ne bekleniyor? Hala anlamış değilim. Sayın Başın fikirlerinin hemen her yerde konuşulmasına rağmen, medyaya kasıtlı olarak yansımaması, bunun teyidi hükmündedir.
Geçenlerde eski bir MHP li dostum bana Uğur bey, bana Haydar beyin Milli Ekonomi Modeli kitabından temin edebilirmisin? Dedi. Daha önceki fikirlerini bildiğim için sordum:
Hayrola abi neden ilgi duydun? Cevabı çok ilginç:
Haydar beyin ekonomi görüşü arkadaşlar arasında çok ilgi görüyor. Bende merak ettim bir inceleyeyim dedim. Sana bir şey söyleyeyim. Muhalifleriniz bile Haydar beyin modelinin kurtuluş için bir fırsat olduğunu söylüyorlar, haberiniz olsun.
Bu ve benzeri görüş sahipleri, korkarım ki; "taraf olmadıkları, yada hakkı gizledikleri için; ne Hakk, ne millet, ne de tarih önünde vebalden kurtulamayacak" diye düşünüyorum.
UĞUR KEPEKÇİ