Milletin iradesinden bahsediliyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türban hakkında yapılmaya çalışılan düzenlemeler gayet doğal karşılanmalıdır. Uzlaşma neticelendiği, gerekli hukuki düzenlemeler yapıldığı taktirde türban meselesinde kısmi bir çözüm sağlanmış olacaktır.
Mecliste yapılan konuşmalarda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, maalesef uzlaşmaz tavırlar sergilemektedir. Baykal meseleyi sürekli rejim meselesine getirmeye çalışmakta, türbanla birlikte laikliğin ihlal edileceğini savunmaktadır. Mecliste grup toplantısında yaptığı konuşmayı seyrettim, hayretler içinde kaldım. Türban denilen şey neymiş de haberimiz yokmuş
Grup toplantısında Baykalın kullandığı ifadelerden bazısını aktaralım;
Getirilmek istenen, gelen, Anadolu'daki kadınlarımızın yaşmağı, başörtüsü değildir. Gelen, Arap-Vahabi, Abbasi-Amevi İslam yorumunun, Türkiye'ye yönelik projelerinin bir simgesi olarak, Türkiye'deki işbirlikçileriyle birlikte Anadolu halkına dayatmaya başladığı bir yabancı üniformadır
Konuşmasının ilerleyen bölümünde Türban konusunda; Hedef laiklik ilkesidir. Tespitini yapmıştır. Bakınız türbanla neler olacakmış; Sanmayın ki konu sıradan bir kılık kıyafet konusundan ibaret. Bu getirilen düzenleme, sadece üniversitelerde değil, tüm resmi eğitim sistemi içinde türban denilen, milletimizin, kültürümüzün bir parçası olmayan, dışardan Türkiye'ye belli siyasi amaçlarla dayatılmış olan ithal bir kıyafetin, Türkiye'de devlet sisteminin içine doğru gelişmesinin önünü açmıştır
Sayın Baykalın yaptığı bu tespitler asla gerçeği yansıtmamaktadır. Ben Baykalın hiç olmazsa milletimizin dini duygularını, inancını, yani İslam dinini biraz olsun incelemesini, isterdim. CHP ve Baykal hala din handikabından kurtulamamaktadırlar.
CHP ve Baykal, asıl uğraşması gereken;
Satılan vatan topraklarını savunma gibi, kamu mallarının özelleştirme adı altında satılmasına engel olmak gibi, Lozanın delinmesine, Sevrin hortlatılmasına engel olmak gibi, bağımsızlığın ve egemenliğin başka uluslara devri sayılacak olan AB üyeliğine karşı koymak gibi, en önemlisi bizi kökten yok edecek bir proje olan BOP projesiyle mücadele etmek gibi, hayati meseleleri bırakıp da Müslüman kadının en doğal insanlık hakkı olan başörtüsüne karşı ortaya koyduğu tavır pek de yakışık kaçmamaktadır.
Türban yada başörtüsü ile örtünmek; isteyen kadının en doğal hakkıdır ve asla laikliğin ihlali değildir.Bu konuda Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, partisinin Başkanlık Divanı toplantısında şu tespitlerde bulunmuştur; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir. Demokratik, laik hukuk devletinde Müslüman dininden mi vazgeçsin? Böyle bir sistemde devlet laiklikten vazgeçmeyecek, Müslüman da dininden vazgeçmeyecek. Peki bu ikisi biraraya nasıl gelecek? O zaman biz bunu ferdin adına yapacağız. Devlet fert adına yapılan bu icraatı, laik kimliğiyle koruyacak. Yani devlet laik olduğu için hem dini, hem de devletin nizamını koruyacak. Laiklik budur.
Soruyoruz, başörtülü öğrenci devleti mi temsil ediyor yoksa kendini mi? Cevabı verelim: kendini temsil ediyor. O halde, başörtülü hanım kızımız alelade bir vatandaştır. O halde başını örtmesi devlet adına yapılan icraat değildir. Kendi adına yaptığı, inancından kaynaklanan bir icraattır. Böyle bir icraatla laiklik ihlal edilmez.
Devlet başörtülülere bu hakkı tanımak mükellefiyetindedir çünkü bu icraat laiklik ilkesinin bir gereğidir. Devlet başörtülünün hakkını korumakla mükelleftir. Şayet onun hakkını gasp ederse, devlet bu yönüyle laik olmaktan çıkar. Yani laiklik bu yönüyle ihlal edilmiş olur
Şimdi herkesin bu konuda; daha insancıl, daha demokratik ve daha saygılı tavır sergilemesi gerekmektedir. Çözüm; birlik ve dayanışmadadır.
UĞUR KEPEKÇİ