Vakıflar haftası münasebetiyle vakıflar hakkında birkaç satır daha yazalım dedik, müsaadenizle değerli dostlar
Vakıf ilk insanla başlamış, insanlığa hizmet için, sürekli yaşatılmış, kuşaktan kuşağa devamı sağlanmıştır. Hatırlarsanız vakıfların manasını şu satırlarla anlatmaya çalışmıştık;
Vakıf, bir hukukî müessese olarak şöyle tarif edilmiştir: Vakıf; kendisinden yararlanmak mümkün ve caiz olan bir malı, devamlı olarak Allah'ın mülkü olmak üzere temlik ve temellükten menetmek ve menfaatini (gelirini), Allah rızası için bir hayır cihetine tasudduk etmektir. Burada mal, vakfedenin mülkiyetinden çıkar ve Allah'ın (toplumun) mülkü haline gelir. Böyle bir malın yönetimi artık vakıfnamedeki şartlara ve genel esaslara göre olur (şamil İslam ansiklopedisi)
Dikkat edilirse, vakfedilen bir malın vakfedenin malı olmaktan çıkarak toplumun malı haline dönüşmesinden sonra, vakıfnamedeki şartlara göre değerlendirileceğinden bahsetmiştik. Ecdat yadigarı hükmünde olan vakıfların korunarak bizlere kadar gelebilmesi için yine ecdat çok çaba sarf etmiş, bir çok manevi veballer yüklemişlerdir. Şimdi sizlere ecdadımızın vakıflar hakkında gösterdiği hassasiyetten bölümler sunalım;
Fatih Sultan Mehmetin Vakıf Hassasiyeti;
Ben ki, İstanbul fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmed, bizatihi alınterimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbulun Taşlık mevkiinde kain ve malumul-hudud olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakf-ı sahih eylerim.
Şöyle ki: Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbulun her sokağına ikişer kişi tayin eyledim... Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbula çıkalar, bila istisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası, şifayap olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülacezeye kaldıralar, orada salah bulduralar.
... Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın kavimleri ve medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelemeyenlerin yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle..." (Fatih Sultan Mehmet Han'ın Vasiyetinden)
***
Kanuni Sultan Süleymanın Vakıf Duası:
Her kimse ki; Vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teâlâ'nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin... (Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesinden)
***
Kanuni Sultan Süleymanın Vakıf Bedduası:
Allah'a ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamberi tasdik eden, Sultan, Emir, Bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikâp etmiş olur. Böylece günahkârlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün. Mâlik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah'ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz O, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez..." (Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesinden)
UĞUR KEPEKÇİ