İçerde halimiz zaten belli ama son zamanlarda dış politikada tabir yerinde ise lime lime dökülüyoruz.
Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ?Türkiye bölgeye felaket ve iç savaş getirebilecek bir rol oynuyor. Ancak bunun sonucunda zararlı çıkan Türkiye olur? diyor.
?Türkiye?nin Irak?a Son dönemde açıklamalar aracılığıyla sürpriz müdahalelerde bulunduklarını fark ettik. Bu son açıklamalar Irak?ın iç işlerine müdahaledir ve buna kesinlikle izin vermeyiz.? Gibi ifadeler kullanıyor.
Cezayir Başbakanı, Türk yetkililerin Fransa'yla yaşadıkları "soykırım" tartışmalarında Cezayir tarihine gönderme yapmaktan vazgeçmelerini isteyerek; "Hiç kimsenin Cezayirlilerin kanından faydalanmaya hakkı yoktur" diyor.
Suriye ile olan ilişkilerimizi zaten izah etmeye gerek yoktur.
Genel durumuza bir baktığımızda batılı güçler, sözüm ona bizi bölgenin abisi olarak lanse edecekti. Bölgede söz sahibi olunca bizde bundan istifade edecektik. Maalesef bizi idare edenler, batılı güçlerin bu oyununa geldiler ve bölgemizde ciddi yanlışlarda rol aldık.
Bir yerde onların iç işlerine müdahale ettik. Onlar da bizi düşman ilan ettiler. Allah aşkına bakar mısınız etrafımıza, kimseye yaranamıyoruz ve eski dostlar bize düşman oldular. Nerdeyse etrafımızda dostumuz kalmadı?
Kendimize ait ne bir iç, ne bir dış politikamız olmadı. Batılılaşmak adına hep başkalarının tavsiyeleriyle hareket ettik, ciddiyetten uzaklaştık.
Şu unutulmamalıdır ki devlet yönetimi ciddiyet ister. Asırlık planlar, asırlık sözler, asırlık yürekler ister?
Asırlarca dünyaya medeniyet öğreten, adalet dağıtan, en köklü devlet geleneğine sahip olan biz Türk Milleti; büyük imparatorluklar, küçüklü büyüklü devletler kurmuş, son olarak da yıkılmaya yüz tutan Osmanlı imparatorluğunun yanan küllerinden yepyeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuş, bugünlere kadar gelmişiz?
Batılılaşma süreci başladıktan sonra tarihteki kudret ve şecaatimizi yavaş yavaş kaybetmiş, dün dize getirdiğimiz devletlerin bu gün ellerinde oyuncak olmuş, onların emirlerine boyun eğer ve onların talimatlarıyla devlet yönetir bir vaziyete büründük.
Hâlbuki Mustafa Kemal Atatürk, dünyada hiçbir milletin başkasının aklıyla ve tavsiyeleriyle hareket ederek muasır devletler seviyesine yücelemeyeceğini ve bağımsız olamayacaklarını defalarca dile getirmiştir.
Kutsal vatan topraklarımızda gözü olan haçlı batıllar silah zoruyla savaş meydanlarında yenemediği Türk milletini, masa başı oyunlarıyla maalesef dize getirmeğe çalışmakta, bizlerle oynamaktadırlar.
Bizim devlet geleneğimizde asırlar sonrasının hesabı yapılır, ona göre plan ve projeler ortaya konur, gelecek kuşaklara bu sevda aşılanır, babadan evlada bu ideal korunarak sürerdi.
Ama maalesef Mustafa Kemal Atatürk?ten sonra devlet geleneğimizin yavaş yavaş rotası şaşmış, dün ak dediğine bugün kara diyen, bir adım sonrasını göremeyen, ideal ve ufuktan mahrum kimseler tarafından yönetilir olduk.
Bizi parçalamayı, işgal etmeyi kafasına koymuş, tarihsel düşmanlarımızla uzun zamandır sonu gelmeyen bir hayal olan AB sevdasına koşturup duruyoruz. İstedikleri tavizleri veriyoruz. Kendi içinde parçalanmaya ve ekonomik olarak çöküşe geçmesine rağmen, hala bu hayal uğruna emek vermeye devam ediyoruz. Üstüne üstlük dostlarımızla da düşman oluyoruz. Korkarım ki; Yanlışta bu kadar körü körüne ısrarın sonu çok tehlikeli sonuçlar doğuracak, telafisi zor, belki de imkânsız hale gelecektir. Allah sonumuzu hayreyliye. Âmin.
Uğur Kepekçi