Gelin bugün bir şeyin altını çizelim ve bir hakkı teslim edelim. Pek çok çevre Prof. Haydar Baş ve partisini uzun zamandır görmezden geliyor. İtiraf edeyim sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yemesi misali biz de İhlasda şahit olduklarımızdan sonra cemaatlere karşı dikkatli olmaya ve ince eleyip sık dokumaya başladık... Hayır hayır, biz, Türkiyedeki cemaatlerin tamamının fasık ve güdümlü olduğu iddiasında değiliz. Tersine aralarında samimi ve bağımsız olanları var. Haydar Bey ve ekibini hiç tanımam ve hiçbir mensubu ile telefonla olsun konuşmuşluğum yok ama zaman zaman Yeni Mesaj Gazetesini izliyorum. İtiraf edeyim Yeni Mesajın yayın politikası ile yazılarına bayılıyorum. Çizgileri yüzde yüz milli. İnançlarında samimiler ve dış dinamiklerle zerre bir ilişkileri yok. Açıkçası bu tarafları bana müthiş güven veriyor. İtikatları konusunda ayrıntılı bilgim yok ama Ehli Sünnet oldukları yani İslamın Şanlı Peygamberinin(sav) izinde yürüdükleri ortada... Ah keşke bütün cemaatlerimiz böyle olsa... Haydar Baş Hoca bize desteklenmesi gereken bir kıymet gibi gelmeye başladı...
Dilerim bundan sonraki süreçte Sayın Başın bütün görüş ve düşünceleri daha yakından takip edilir ve böylece hem ülkemiz, hem de insanlık kazanmış olur.
Sayın Önkibarın, Sayın Baş hakkındaki tespitleri çok önemlidir. Çünkü insanımız ciddi bir yön krizi yaşamaktadır. Siyasetten ticarete, ticaretten ibadete ölçüsüzlüğün hakim olduğu bir dönemde, gerçekten de Sayın Baş; gerek fikirleriyle gerek yaşantısıyla bir ölçü hükmündedir. Onun fikirlerinin bazı çevreler tarafından uzun zamandır görmezlikten gelinmesi masum bir davranış olarak nitelenemez.
Sayın Önkibarın yaklaşımındaki İtiraf edeyim sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yemesi misali İhlasda şahit olduklarımızdan sonra cemaatlere karşı dikkatli olmaya ve ince eleyip sık dokumaya başladık tespiti üzerinde biraz duralım.
Yaşadığımız toplumun gerçeklerini göz ardı edemeyiz. Türkiyedeki dini çevrelerin 70li ve 80li yıllardaki hâli (istisnalar hariç) asla milli olamadı ve o milli olamama; devlet millet, asker sivil arasında sevgi bağlarının oluşmasına engel oldu. O dönemin genç kuşağı olduğumuz için bazı cemaat ve derneklere, sohbet ve toplantılara doğal olarak katıldığımız olmuştur. Oralarda yapılan telkinlerde sözde dindarlık dışında verilen başka bir duygu olamadığı gibi, milli oluş ve ulusal bağımsızlık gibi kavramlarla değil tanışmak, onlardan haberdar bile olamamıştık. Millilik sanki din dışılık gibi algılanmaktaydı...
Samimi bir Anadolu çocuğu olduğumuzdan mıdır, nasip midir bilinmez ama bu konuda bir eksiklik olduğu hakkındaki duyguyu sürekli içimde taşımışımdır. O dönemimde Vatan sevgisi imandandır görüşünü benimsiyordum ve dindar görünenlerin neden vatan hassasiyeti taşımadıklarını sürekli sorguluyordum.
Samimi olarak itiraf edeyim ki 80li yıllardan sonra İcmal Dergisi ile buluşmamla ve Haydar Baş Hocamızla tanıştığımda içimdeki yitiği bulmanın heyecanını yaşamıştım. O gerçekten de dindar ve milli düşünen biriydi.
Yıllardır dindarların ulusal düşünememesi, ulusal düşünenlerin dini düşünememeleri sayesinde istenen barış ve huzur ortamı maalesef sağlanamamıştır. Gelinen nokta; toplumun ayrışma sürecini tetiklenmiş, parçalanmanın eşiğine gelinmiştir. Şimdi her kurum ve kuruluş ciddi ciddi düşünmeye başlamış, yaşanan sıkıntının içinden çıkılması için projeler üretmeye başlamıştır. Bence bu konuda çok uğraşmaya ve zaman kaybetmeye gerek yoktur. Önceden keşfedilmiş olanları tekrar keşfetmeye de gerek yoktur. Önümüzde Prof. Dr. Haydar Baş gerçeği vardır. Onun hayatı ve görüşleri, ibadetten ticarete, ticaretten siyasete kitaplaşmıştır ve aramızdadır. Kimileri ısrarla görmezlikten gelse de, özellikle Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projelerindeki görüşleri uluslar arası kongrelerde tartışılmaktadır.
Zaman kaybı geleceğimizi karartmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Çözüm önümüzde; buyurun, tercih sizin değerli dostlar..
Yazımı Sayın Başın veciz bir tespiti ile bitirmek istiyorum; Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür, Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür.
UĞUR KEPEKÇİ