Havış’ta küçük bir tepeyi andıran üzüm yığınını görünce,
sevinçten az daha çıldıracaktım!
- Yaşasııınnn! Babam üzüm almış!
Biz şire yaporuk!
- Tamam deli kız! Tamam bağırma! Dedi babam.
Annem:
-Eeee sen bu üzümü almışsıng amma hanı ceviz nerede?
- Allah Kerim arvat! Üzümü salan Allah helbet cevizi de
verir. Hele ben şimdi düğene gidicim de
! Sen teh’ini (üzümün ezikleri) ayakla da, köylü müşterilerim var, onlar bazen
ceviz getilrollar, hele onlara bir söylüyüm.
- Yeri güle güle Allah işingi rast getire!
Babam gittikten
sonra, annem bana döndü :
- Yeri kızım nenengile get, anam seni çağıyormuş, bize
gelmeliymiş de ordan da eyle deyzangile get, onu da çağır bize gelsingler.
Ben daha durur muyum? Fırladım hemen.
Akşamına nenem ve teyzem bize geldiler. Nenem in elinde
kocaman büyük bir halbur, teyzemin de ekinde büyük, üstü bez ile örtülü birer
halburla içeriye girdiler. Annem merakla sordu neneme :
- Ane bu ne?
-Saplanmış ceviz . Birez de
badem.
- Niye getirdin onları?
- Size sucuk edicik taman.
- Siz bizde mi yapıcınız sucuğu.
- Yok. Bu sapladıklarımı size batırak, bizimkini sonra saplarık. Midam ki
(madem ki ) üzümü almışsıngız , eşkimeden
sebehe şireyi edek bari..
- Annem ve ben çok
sevinmiştik. Nenem Melek gibi bir kadındı. Kendine diye alıp sapladığı
cevizleri bize veriyordu.
Ertesi günü ananem, teyzelerim erkenden bize geldiler.
Havuştaki taş curunun içinde hortum tutarak teh’ i ayıklanmış üzümü güzelce yıkadılar.
Yıkanan üzümleri nehasenin
(delikli kap ) içine doldurdular.
Teyzem o nehasenin içindeki üzümleri üstüne dökülmüş hevara ( dövülmüş kireç
taşı)
ile depeleyerek ezdi.
Ezilen üzüm suları curunun oluğundan büyük Kazanlara dolduruldu. Üzümün çekirdeği ve sapları nehesenin içinde
kalıyor.
Suyu kazanlara doldurulup ince delikli süzekten
geçiriliyordu. Dut ağacının beri yanına da havışın seki daşları üçgen şeklinde
dizilip altına attıkları odun ve bağ çıbıkları ile üzüm suyu kaynatılmaya
başladı.
Annem de bir don kazanının (çok büyük kazan. Elde çamaşır
yıkamak için içinde suyun kaynatıldığında su kazanı) şerbetin içine Üzüm suyu ve içine de bir tas nişastayı koyarak
elindeki büyük tahta kaşıkla hiç durmadan mutlu bir aile hayatı olan kadınlar
tarafından halledeki nişasta ve üzüm suyu " UYDU DA GETTİ... UYDU DA
GETTİ... ŞÜKRYE ' DEN EMİN UYDU DA GETTİ...
Sözlerini söyleyerek halamın eline verdikleri büyük kepçe
ile halam karıştırmaya başladı. Bu
geleneyin aslı, inançlara göre; mutlu olan kadın ilk kez hapısayı karıştırırsa,
hane halkı o şireyi mutluluk ve huzurla, ağız tadı ile yerlermiş.
Üzüm suyunun içinde iyice eriyen nişeli (nişasta) şerbet diğer
kazana boşaltılarak sürekli karıştırdı . Sonunda mama kıvamını aldı. İki nenem de
hellenin( çok büyük kazan) başına geçip altın rengindeki hapısanın kaşıkla tadına bakarken yüzleri gülüyor, sürekli maşallah
çekiyorlardı.
Nenem, babaanneme dönüp:
- Kele Heci nasıl olmuş hapısanıng dadı?
Babaannem elindeki kaşığı hellenin içine daldırarak kaşıktan
buharlarını nefesi ile üfleyerek soğuttu ve ağzına götürdü…
Peeehhhh... aman ne güzel olmuş hapısa(üzüm suyulu tatlı )...
Maşallah, maşallah! Annem de nenem de tadına baktılar.
-Ben de isterim, ben de bakıcam diye tutturdum. Teyzem helleye
saldırdığı kaşığı bana uzatınca, epey üfürdükten sonra ağzına götürdüğümde
sıcak hapısanın tadı müthişti! Bence en güzel tatlıydı. Teyzemin çocukları da gelmişti, diğer kuzenim
de. Amcamın kızı ile bana elimize birer tepsi tutuşturdu annem tabaklara hapısa
koydu, her tabağın üzerine de garnütür olarak ceviz kırıntıları serpeleyerek,
alın bunları komşulara dağıtın, dedi.
Kuzenimle sokaktaki komşularınızın hepsine birer tabak
hapısa dağıttık. Komşular hapısayı alırken, “Bereketli olsun, güle güle yiyin”
diye boş tabağı elimize uzatıyorlardı. Tabağı yıkamamalarının nedeni de
sucukların üstüne yağmur değmesin diye yıkamadan verirlermiş. O gün bir geleneğimizi
de yeni öğrenmiş oldum.
Amcamın oğlu nişanlıydı. Nişanlı evine kocaman bir yeni kalaylanmış kazana hapısa kıydular. Hapısanın üstünü kudamalı şekerlerle, fındık ve fıstıklarla, dövülmüş cevizlerle süslediler. Kazanın orta yerine da kırmızı bir organza kordelayı