Ertesi gün öğleden sonra sokaktan gelen arabaların arka arkaya çaldıkları korna ,
kulakları sağır eden davul zurna ve zılgıt sesleriyle irkildik. Ben yine en yakın arkadaşımın yandaydım. Onu böyle bir gününde yalnız bırakmazdım. Annesinin çocukluk yıllarından beri işlettiği yatak odası, sofra takımları, Antep işi oda takımları yıkanıp ütülenerek önceden sandığına yerleştirilmişti. Sığmayan ceyizlerin büyük bir kısmını da
valizere yerleştirmiştik. Yemek takımlarını koli yapmış kutuların ağzını bantlamıştık. Buzdolabı ve fırın ambalajındaydı zaten Diğer mutfak eşyalarını da sabahtan sarıp hazırlamıştık.
Gülay ' ın annesi başına eşarbını bağladı. Tabakadan aşağıya indi. Eşi Mehmet Amca havıştaki (bahçe) havuzun kenarına oturmuştu. Gelen misafirleri kapıda karşıladılar, içeriye buyur ettiler. Herkes birden havışa doluştular. Davulcuyla zurnacı. Coşku ile oyun havaları çalıyor, güzel giyimli kadınlar hem zılgıt çalıyor ortada oynayan erkeklere çibik (alkış tutarak ) çalarak eğlenceli bir ortam yaratıyorlardı. Biz de Gülay ' la tabakadan perdenin arkasından olanı biteni izliyorduk. Uzun boylu otuz yaşlarında bir genç , havuzun başındaki kırmızı karanfilleri açmış çiçek saksısını kaptığı gibi kapının önünde bekleyen kamyona götürdü.
Yanımızda duran Gülay' ın yengesi :
" Aha Elif ' in kerenfili getti..." hah hah haaa... diye gülmeye başladı.Halası da :
-Deeee... Getsing ! Çiçek miraz (murat... tez yeşerirler ! ( çocukları tez olur) Erkekler :
-Allah başacak sevindire... Doss... Dos...eheyyyy..
Kadınlar : Liiii... liii... liiiiii
Davulcu son hızla tokmağı davula vurarak, zurnacı ağzında üflediği zurnayı havaya kaldırarak yanaklarını şişirerek birlikte bir Kilis türküsü çalmaya başladılar.
-Kerenfil deste gider... Hah hah ha nanayy... Kokusu dosta giderrrr...hah... hah... hah nayyyy... Benim gönlüm de sensing... Hah... hah... hay... nanay... Senin göynü gde kimlerrr... Hah.. hah... hay... nanayy... Damadın amcası ile yengesi karşılıklı oynamaya başladılar. Karı _ koca ne de güzel oynuyorladı. Sonra onlara başkaları da eşlik etmeye başladılar.
Kısa boylu erkekler , tıknazca bir adam, havıştaki el yıkama lavabosunun üstündeki aynayı çivisinden çıkartıp almaya çalıştı, ama boyu aynaya yetişmedi. Yanındaki uzun boylu adam :
-Aslanım midam ( madem ki) boyung yetmor, yanındaki şu fidan boyluya söyle olum! Elini uzatıp aynayı kaptı doğru Kamyona... Yenge yine :
-Alllahhh.!!! Bu sefer de Mehmet Ağa ' nıg traş eynesi getti !!!
Hala :
-Kele hös acı hösss !! Eyneği almasınglar mi ? Sonları aydınlık olur taman!
Beeee' kele sanki bilmong
-Anam boşuna herkesi taşkalaya koyong sen de..
Biz Gülay ' la kıkırdayarak bunları perdenin arkasından
seyrediyorduk.
-Kız Gülay ! Nişanlın nerede hani, ben. göremedim !
-İşte şu limon ağacının arkasında.
-Eee... Niye oraya saklanmış gibi ?
-Ay ne bilegim Ayser !
Cehiz sandığı oldukça ağırdı. Dört erkek birden kaldırdı kamyona götürdüler.
Sonra da beyaz eşyaları ... Havışta oyun devam ediyordu. Bu defa iki erkek karşılıklı oynuyorlardı.
-Leblebi koydum. tasa... Doldurdum basa ,
Benim yarim çok güzel ama
Azıcık boydan kısa
Hop bici bici bici leblebici
Seni gidi, seni gidi daleveracı... Kadınlar da sürekli zılgıt çalıyorlardı.
Sıra valizere geldi...
Kadınlar ve erkekler el kenentlenerek halaylar çekip yoh yohlar çağırıyorlardı.
Kaynana Kifayet hanım orada :
_ Sizin yağlık, bizim. yağlık Kız anasının eline sağlık liii... İlii liii .... Mutfak eşyasını da gençler hepsini kuçaklayarak taşıdılar. sonra da kırmızl kordelalı beyaz bohçaları da alarak gittiler , Arası beş dakika geçmeden açık kapıdan iki adam içeri girdi. Mutfağın yanındaki odaya dalarak dikiş makinasına yapıştılar makinayı kaldırmaya çalışırken :
-Kele oğlum nedorsunguz siz?
-Heç deyza dikiş makinesini
almıya geldik!
-Be' kele oğlum , dikiş makinesingde ne hekkıgız var ? O makine benim ! Ben onda otuz seneden belli nakış işlorum.
-Valah deyza Ben karışmam ! Kaynana eyle ded!
-Be ' kele arvat densiz mi
ne ? Gennere bir kamyon cehiz verdik. Hemin meeşli (maaşlı) kızı allolar, bir de ekmek teknemizi elimizden allolar, yeri koyun da gidin şuradan kıran giresiceler !
Memet Amca :
-Oğlum sen get söye, dikiş makinesi genneringmiş de! Heneği uzatmayın !
Bu sefer oğlan duvardaki tabloyu çekti aldı. Yemek masasının üstündeki kristal vazoyu kaptı .
-Kele oğlum nedong sen! Bura soygunculuğa mı geldigiz yoksam, cehiz almıya mı ?
Hala : -Kardaşııım, kardaşımm... Mafirim (zaten ) dordum ben size bunnara kız vermeğing deyi. Cingana (çingene) kimi adamlar bakseneg !
Mehmet Amca :
-Yeri oğlum işingize yeri....
Oradaki akraba ve komşuların neler söylediklerini artık siz düşünün ! (Devam edecek)
AYSER MASMANACI BEŞOĞLU.
Eğitimci şair ve yazar.