Sevgili dostlarım! Şimdiye dek sizlerle Kilis’imiz ve yöresinin
kültür değerlerinin pek
çoğunu yazarak paylaştım. Dilimin döndüğünce, kalemimin yazdığınca
araştırma ve incelemelerim sonucu memleketimizin örf ve adetlerini, gelenek ve
göreneklerini bizim ve bizden önceki
kuşaklara hatırlatarak, bizden sonraki kuşaklara tanıtarak bu kültür
miraslarımı sizlere sunmaya çalıştım
ve çalışmalarıma devam edeceğim. Bu kültürel yazılarım yeni basılmış olan "KİLİS
KÜLTÜR DEĞERLERİMİZ “ kitabıma ait bölümlerdir . İlginize teşekkür ederim.
Bugünkü temamız ;
Memleketimizin unutulmaya yüz tutmuş ; “ CEHİZ SERME “ adetimizi
sunacağım . Öykü tadındaki
yazımda olayı ve
kahramanlarını gerçek hayattan
seçtim.
Gülay ; Hem çocukluk
hem de öğretmen okulundan sınıf
arkadaşım . Hem de aynı sokakta komşumuzun
kızı. Uzun boylu, esmer, uzun
siyah saçları omuzlarına kadar dökülen, kahverengi gözleri sevgi ile bakan ,
sevecen çok iyi yürekli bir kız.
Giyinişi , oturup kalkışı ile hanımefendi, modern bir kız . Kilisli bir
öğretmenle nişanlıydı. Sırf eş durumundan Kilis ‘ e tayini yapılsın diye ailesi onu görücü usulü ile bir öğretmene
vermişlerdi. Nişanlısı Van ‘ da görev yapıyordu. Üç ay önce tayini KİLİS Lise ‘
sine çıkmıştı. Kızcağızın fikrini bile almadan, nişanlanacağı kişiyi tanıyamadan parmağına yüzdüğü
taktılar, ve bir an önce kızları Kilis merkez okuluna gelsin diye resmi
nikahını bile yaptılar. Üç ay nişanlı
kaldı. Bu süre içinde nişanlısını üç dört kez
gördü . Ailece gelinip gidilen nişanlı görmeler.. O ‘ nunla Nizip ‘ in birbirine çok yakın
köylerinde çalışıyorduk .Hafta sonları Kilis ‘ ten köye birlikte gider
gelirdik.
Bir hafta sonu Nizip
garajında buluştuk , yine Kilis’ e
gidiyoruz .
Köy otobüsünü bekliyorum.
Gülay da Kendi köyünün otobüsünden indi
, yanıma geldi. Antep ‘ e giden minibüste yan yana oturduk.
Bir iki yolcu vardı. Anlaşılan minibüsün dolmasını çok bekleyecektik.
- Eee.... nasılsın
Gülaycım ? Nişanlılık nasıl gidiyor ?
- Amaan... nasıl
gitsin canım yaaa ? Nişanlının yüzünü gören mi var ?
O taaa Van ‘ da ben
Nizip ‘ te !
- Canım ya , birbirinizi tanıma olanağınız da olmadı ! Nasıl
olacak bu evlilik ?
- Ayy ne bileyim Ayselcim !
Bizim ailemize söz söyleme hakkımız mı var?
- Tabii ki var ! Sen Öğretmen ve kültürlü bir kızsın ! Bari
birbirinizi birazcık tanıyabilseydiniz ! Mesela izinlere geldiğinde bir
yerlerde oturup, bir çay içip konuşabilirsiniz. Adamın hakkında hiç birşey
bilmiyorsun .
- Kızım sen iyi misin
? Küçücük bir ilçe Kilis ! ( il
olmasından önceki dönemler.
1977)Bir Ayşecik Park ‘ ı var. Oraya da kız bakmaya kadınlar
geliyor, millet birbirini tanıyor dedikodu yuvası. Bir de biliyorsun Parkın
karşısında bir küçücük Ayşecik Pastanesi
var. Orada da kızlarla erkekler bir arada pek oturamıyorlar. Görenler hemen
ailelere yetiştirirler.
Nerede oturup konuşacağız ?
- Haklısın Gülaycım !
Kilis gibi yerde genç kız olmak zor !
- Büyük söyleme canım !
- Neee.. Ben hayatta görücü usulü ile evlenmem !
- Evet yaaa... Beyaz atlı
Prensin gökten inecek senin !
İkimiz de
gülüyorduk.
- Peki nişanlıngil
size geldiklerinde hiç konuşamıyor musunuz ?
- Gece anası, babası
ve kardeşleri ile geliyorlar . Hoş geldin ! Hoş bulduk.
Nasılsın ? İzzet , ikram. Hadi güle güle !
İşte bu ! Bu durumda nasıl tanıyacaksın ? Bir kere nişan
alış verişine çarşıya çıkmıştık. Yan
yana yürüyemedik bile! Ya annesi , ya da benim annem girdi ortamıza.
- Bir yaşlı kadın
seni tavsiye etmişti değil mi oğlan
evine ?
- Evet , bizim
uzaktan akrabamız olur Kifayet Teyze.
Kadirlerin komşusuymuş ! Beni Kadir ‘ e
övermiş, Kadir ‘ i de bana övüyor .
- Çöpçatanlık yapmış yani !
Yüzümdeki gülümsemeği görünce yüzündeki o gergin ifade biraz
dağıldı.
Artık okullar yaz tatiline girmek üzereydi. Köy okulları
erken kapandığı İçin öğrencilerin karnelerini vermiştik.
Tatille birlikte Gülay’ ın düğün tarihi geldi çattı !
Hemen hemen her gün Gülaylardaydım.
Ablası ve yengeleri, kuzenleri ile çeyizlerini ütüleyip valizlere yerleştiriyorduk. Her
valizin ağzını açarak çeyizleri yerleştirirken yengeleri
- Allah başacak sevindire .... dos... dos .... eheyyy.... li
.. li... liiii ...liiiiiii
Hele Gülay ‘ ın bir yatak takımı vardı... Beyaz akın ketenin
üzerine kabartma işlenmiş çiçek desenleri görülmeye değerdi. Sedirin üzerine
serip bakarken sanki bir sanat eserini seyrediyorduk. O yatak takımını
annem Sınger nakış makinesinde 3 ayda
işlemşti. 1 yıl önce de bana aynısını işlemiş ne gereği varsa !
Bu arada annem
yeğenimi gönderiyordu.
- Teyze ananem seni çağırıyor, misafir varmış , gelmeliymiş
!
Tabi biliyorum o misafirlerin kimler olduğunu ! Gitmiyorum !
Sabahın köründen akşama kadar hemde habersiz pat ! Diye kapıyı çalıp
içeri giriyorlar. Usanmıştım artık o
davetsiz misafirlerden ! Gülayların evi
bana bir sığınak olmuştu o zamanlar.
Mutfağa gittim bir çay koydum.
- Haydi hanımlar, şimdi çay molası . Yorulduk hadi havışa gelin !
- Ayyy .. canım arkadaşım benim !
Ne güzel ettin ! Şu
güllerin arasında bir yorgunluk çayı
içelim.
Gülayların havışı( evlerinin bahçesi ) çok güzeldi. Ekinliklerindeki gül fidanları ağaç gibi
olmuşlardı. Kırmızı, beyaz ve sarı güller doluydu. Bahçelerinde fıskıyeli küçük bir süs havuzun fıskıyesinden yukarı
doğru iki kat halinde sular fışkırırdı.
Kuş pencereli tağanın ( pencerenin ) önüne koydukları sedirin üstüne
oturdu yengeleri. Tabakanın gölgesi, mayıs sıcağında hevışı
biraz serinletiyordu.
Komşu Türkan Teyze
hevışa elinde bir leğenle girdi. O da
kısır katmış acıktık diye. Bir de hevışındaki asmasından taze yaprak toplamış üstüne
koymuş! Onu görünce Gülayla bir çığlık
attık !
- Yaşasınnn ! İşte kısırımız da geldi.
- Anam sebehten belli ütü çalorsungsunuz acıkmadıngız mı be
‘ !
- Gel Türkan bacım gel
... zatı ütülendi cehizlering alayı ! Elinge sağlık bacım ! Allah razı
olsung senden !
- Beeee’ ...n’ olucu
anam. ! Elime mi yapışıcı ? Sedirin
önündeki masaya kısır tabaklarını dizdiler.
Ne iyilerdi
Ne fedakarlardı ....
İnsan gibi insanlardı.
Komşusu aç iken, Onlar tok yatmazlardı
Zoru, ağırı birlikte indirir birlikte kaldırırlardı
Birlikte güler, birlikte ağlarlardı .
Gülay’ ın annesi :
- Gülay kezzz ! Mağaraya en de ,
yeşil carrada teze Pendir var.
Bir tabak koy da getir. Bir kaynana çatladan ikindin kehvaltısı yiyek !
Tam o sırada kapı çaldı. Gittim kapıyı açtım. Gelen Gülay ‘
ın müstakbel kaynanasıymış !
Kadınla ilk defa
karşılaşıyorduk ! Şöyle bir tepeden tırnağa beni süzdü ...
İçimden “ Türkan teyze ‘ nin söylediği çatlayan kaynana bu
olmalıydı
Tam da üstüne gelmişti ikindi kahvaltısının! (DEVAM EDECEK)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar.