Gülay çantasını kaptığı gibi koluma dürttü.
-Hadi gidiyoruz kız.
-Gülaycım iyi misin canım?
-Değilim canım, değilim!
-Sakin ol nolursun.
Kayınbaba bizden birkaç adım önde yürüyordu. Akcurun ' dan
yukarı doğru çıkmaya başladık. Adam bir dar sokakta durdu. Apartman tipi bir
ev. Kapının önünde büyük bir kazanda yemek pişiyordu. Et kokuları sokağı sarmıştı. Birkaç kadın
kapıdan girip çıkıyorlar.
Açık kapıdan eve
çıkmak için ilk merdivene ayağımı attığımda Kadir ' i merdivene oturmuş ,
başını iki elinin arasına almış kukuma
kuşu gibi düşünür durumda gördük. Bizi
görünce ayağa kalktı ve şaşkın bakışlarıyla Gülay' ın yüzüne baktı.
-Ooo... Hoşgeldiniz Gülay hanım, Aysel hanım. Bu ne sürpriz.
-Hiç de hoş bulmadık Kadir Bey! Sizinle konuşmaya geldim.
Buna siz beni mecbur ettiniz.
-Ne yapmışım acaba Gülay hanım?
-Sabahtan beri peş peşe kardeşlerinizi ve yaşlı babanızı
kapıma gönderiyorsunuz. Ne oluyor, yangından mal mı kaçırıyorsunuz?
-O işi siz yapıyorsunuz Gülay hanım. Çeyizleri neden
saklayıp da göndermediniz?
-Bakın kadir Bey! Bana ait olan bir şeyi gönderip
göndermemem sadece bana kalmış bir şey! Sizi tanımıyordum. Bu tutumunuz sizi çok iyi tanımamı sağladı.
Sizin için maddiyat her şeyden daha ön planda. Ben se sevgi ve saygıyı ön
planda tutarım.
-Çok film seyrediyorsun ve kitap okuyorsun belli! Bu dünyada paranın açamadığı kapı yok!
-İyi o zaman siz de gidin zengin bir kızla evlenin!
Ani bir kararla parmağındaki nişan yüzüğünü çıkartarak
nişanlısının avucuna koyarken de :
-Bu nişanı burada bozuyorum. Tayin için yapılan nikah
işlemini de bir an önce halledelim. Ben boşanma işlemini de yarı dan itibaren
başlatıyorum. Siz de dilekçenizi yarın yazın verin lütfen! Tek celsede bitsin
bu saçma evlilik!
Gülay daire kapısına doğru hızla merdivenleri çıkmaya
başladı. Kadir hiç beklemediği bu duruma
bozulmuş, yüzü sapsarı kesilmişti. Adeta nutku kurumuştu. Bende merdivenlerde
kalakalmıştım. Birden Gülay' ın arkasından koşmaya başladı.
-Ya bu ne şimdi ? Ne dedim ki sana... dursana...
Gülay eve çıkmıştı bile. Ben de arkalarından çıktım. Salona
girdiğimde kadınlar vitrini içinin
örtüleri açmışlar, çini çanakları yerleştiriyorlardı. Orta yere birkaç
masayı birleştirmiş ve yemekleri masaya dizmişlerdi (çeyiz yemekleri: Lahmacun,
taze fasulye, pirinç pilavı, marul cacığı ve kadayıf) ama kız tarafından hiç
kimse masaya oturmamışlardı. Herkesin yüzü asıktı. Gülay ' ın annesi Fadime
Teyze' nin gözleri kızatmıştı. Sanırım ağlamıştı…
Galiba kız evi ile oğlan evi kavga etmişlerdi.
Gülay öfke ve şaşkınlıkla annesinin yüzüne bakıp:
-Neler oluyor burada ?
Kayınvalidesi geldi hemen.
-Aman... benim güzel gelinim gelmiş! Hoşgeldin kızım...
Öpmesi için elini Gülaya uzattı. Gülay
yüzünü çevirdi ve elini öpmedi. Yengesi vitrine takımları yerleştirirken,
yanına doğru gitti.
-Yenge, bırak onu! Hadi toparlanın gidiyoruz. Anne kalk! Giy
mantonu. Siz de hadi kalkın. Kayınvalidesi:
- Kele kızım nolor? Nere gidorsunguz? Kim ne dedi size? Dünyanıg yimeğini bişirdik! Şey kimi koç
kestik !
Allahisen oturug şu sufraya biyeherif (Allah aşkına)
Gülay’ın ablası:
-Doyduk bacım. Söze heneye doyduk. Ziyada olsung !
-Be' Kele anam size ne deyen oldu da bunca zambırlanorsunguz
? (sinireniyorsunuz.) Elleem ( galiba) benge ( bize) elli günlü (doğru dürüst) cehiz etmişsingiz
! Su içecek bir tene bile bardak yok!
-Yeriii. Ülümsitir ede seni ! Bizim kızımız bir kamyon cehiz
getirdi. Hanı siz nettiniz? Daha nedek Anam. Şo vitrinig içindeki kristal bardaklar ne ?
Ya şu gümüş vazolar
neyin nesi ?
Siz matmağa ( mutfak) bir masa , kürsü almadıgız.
Mehsimler ( masum yavrucaklar ) neyde
oturup yimek yiyciler. Bunlar
Öğretmenler ikisi de. Aha öğretmen arkadaşları yimeğe geldiler, yer sufrasında mı oturup yimek
yiyciler ?
Ne mıhrızsıgız (
cimri) ! Adı zenginsinsigiz deyi verdik size gül kimi kızımızı ! Hele şu salon dakımına bak! Köylü mobilyası.
Biz sizden Ankara mobilyası istedik. Bu kötü koltukları almışsıgız.
-Teheeeg.. Elleem Neşat Efendi ' nig kızı kızıgız !
-Nolmuş yaaa ? Sizinki kimi... soyu değilik heç bari... Bize
adından sanından...gil derler...
Tam o sırada bir gümbürtü duyduk.
"Oyyyy anam Oyyyy... Hiii... Hiiii... diye bir ses
duyduk. Kuzenim, yatak odasındaki gardırobun üstüne yorganları koyarken
merdiven kaymış yere yuvarlanmış !
Herkes yatak odasına koştu kuzenim Leyla yerlerde inliyor!
Bir duvara yaslanmış olanı biteni seyreden damat kadınların yardımı ile
Leyla'yı aşağıya indirip Kadir' in
arabasına oturttular. Kadıncağız ayağının üstüne basamıyordu. Yengem ve diyer kuzenim de birlikte gittiler.
Arkalarından oradaki kadınlar:
-Çıkıkçı Hatçe ' ye ulaştırın ha... diye bağırdılar.
-Hayırrr... Ne Hatcesi... Hastaneye, Ortopedi bölümüne! Ben
de taksiye atlayıp geliyorum...
Hadi toparlanın gidiyoruz. Gülay annesini ve akrabalarını önüne katarak cehiz
evinden ayrılırken :
-Bu şartlarda
oğlunuzla evlenmiyorum. Nişan yüzüğünüzü oğlunuza iade ettim. Gerisi
vijdanınıza kalmış. İster çeyizlerimi yollarsınız ister yollamazsınız.
Yollamasanız da canınız sağolsun. Biz ayrıldık!
Arkamızdan kagınvalide:
-Kele etmeyig, tutmayıng !
Dünyanıg masrafını ettik taman...!!!
(Devam edecek)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar