Ehl-i Beyt inancı çok ince bir çizgidir. Çünkü bu inanç aslında İslam’ın özüdür. Ehl-i Beyt sevilmeleri farz olan 5 kişidir. ( Bu kişiler; Resulullah(sav), Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) Ehl-i sünnet inancı da bundan ayrı değildir. Çünkü Ehl-i sünnet kelimesi, sünnet ehli olmak, Resulullah’a biat etmektir.
Resulullah’a biat’te Hz. Ali’yi sevmek ve kabul etmekle sağlanır. Nitekim Peygamber Efendimizin (sav); “Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır” (ihkakü’l Hak c.15, s.566) hadisi bu sevginin şart olduğunun delilidir.
Fakat buradaki eksiklik bu camia’nın (Ehl-i Sünnet camia’sının), Ehl-i Beyt’in hayatını bilmemelerinden ve öneminden bihaber olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu bilgi de insanlardan aslında kasıtlı olarak gizlenmiş Ehl-i Beyt ışığı emevi zihniyetiyle örtülmeye çalışılmıştır.
Aslında her Müslüman’ın O Yüce İnsanların hayatlarını bilmesi gerekir. Bir kadın; Hz. Fatıma annemizin hayatını bilmelidir ki; nasıl evlat, nasıl eş, nasıl anne ve nasıl mümin’e olunması gerektiğini, yaratılmış bu en yüce insandan, cennet gülü Hz. Fatıma’dan öğrensin.
Aynı şekilde Resulullah(sav), İmam- ı Ali, İmam-ı Hasan, İmam-ı Hüseyin (as) hayatları ve yaşayış biçimleri her konuda örnek alınmalıdır.
Her ne kadar Ehl-i Beyt’i sevmenin farz olması ve onların yücelikleri bu insanlardan gizlense de bu aşk aslında her Müslüman’ın kalbinde vardı.
Etrafımıza baktığımızda Hz. Ali, Hz. Fatıma, her işimizde her durumda anılan insanlardır. Mesela ben Sünni’yim ( imam-ı azam gibi) ve bende dâhil olmak üzere ailem, akrabalarım, Ehl-i Beyt’in bu kadar önemli olduğunu bilmiyorduk.( Haydar Hocamızın Ehl-i Beyt külliyatını okuyana kadar)
Fakat benim ninem her kalkıştığı işte “benim elim değil Fatıma anamızın eli” inancı ile teslimiyet gösterir.
Ya da celalli, cesur ve zeki çocuklara “bunda Hz. Ali damarı var” denir. Yani Onlar bizim inancımızda hep vardı ama eksikti. Birçok insan, O yüce insanları sevmekten, kerbelaya ağlamaktan korkardı.
Gerçekte bunların, o günden beri süregelen bir aldatmaca, Ehl-i Beyt ve Ehl-i sünnet arasında fitne çıkarma faaliyetleri olduğunu ve Ehl-i Beyt’in önemini bizlere anlatıp, Onları sevmenin farz olduğunu bildirerek, eksik kalan itikadımızı, inancımızı tamamlayan Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan Allah razı olsun…
O’nun ifadesiyle edinmemiz gereken görev: Ehl-i Beyt’in önemini her yerde anlatmak, hayatımıza geçirmek ve Ehl-i Beyt’le, Ehl-i Sünnet’in arasına dikilen fitne tohumlarını sökmek için çabalamaktır.
Yani İslam’ın özünün Hamse-i Ala Aba’daki, 5 kişiye iman ve sevgiden geçtiğini, bu inancı yaşayanlara da Müslüman dendiğini, aramızda ayrılığın- gayrılıgın olmadığını her fırsatta, her ortamda söylemek bizim görevimizdir. Bu inançla, bu yazıyı okuyandan bu görevi üstlenmelerini niyaz ediyorum…
Behiye İnekçioğlu