Yaratılan bütün canlılar, birbirleriyle iletişim halindedir. Bizim bildiğimiz ya da bilmediğimiz birçok iletişim dili vardır. Hayvanlar âlemine bakıyoruz; kuşların, böceklerin nasıl konuştuklarını, hatta yunusların bırakın konuşmayı, şarkı söylediklerini dahi biliyoruz. İlla sesle değil de fiil ya da eylemle de kurulan iletişimlerde vardır. Mesela zürafaların, ses telleri yoktur. Ve onlar arasındaki iletişim de gerçektir.
İnsanoğlu ise iletişimi farklı şekillerde algılar. Konuşmak, bakış, fiili tepkiler ya da refleksi hareketler gibi alanlarda, karşındakiyle iletişim kurabilir, onun nasıl bir ruh halinde olduğunu anlayabilirsin.
Mesela konuşmak; bu alanda ses tonu, vurgu ve tını, karşınızdaki insanın ne kadar samimi olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir.
Ya da fiili tepkiler ve refleksi hareketlerle, insanların oturmalarından yürümelerinden veya bir olaya verdiği ani tepkilerden, onun nasıl bir karakter yapısına sahip olduğunu anlayabilirsiniz.
Bakışlardaki sertlik, duygu ve korku gibi ifadeler ise, insanların psikolojilerini ele veren ipuçlarıdır.
Bu yeteneği iyi bilen insanlar ve bu şekilde insanları görebilen kişiler, kendilerini örtmek içinde kullanabilirler, bu özelliği.
Mesela çevresi tarafından hanım hanımcık görünmek isteyen bir kız, gayet sevecen ve güler yüzle, jest ve mimik hareketleriyle karşısındakini bir süre kandırabilir. Ama bu sürekli değildir. İlla ki; bir yerde bir patlak verecektir.
Ya da sabırlıymış gibi algılanmak istenen biri, direnci bittiğinde sabrının olmadığını açığa vurabilir.
Yahut hayvanlara karşı duyarlıymış gibi görünmek isteyen biri bir hayvana yemek verirken bir karıncanın üstüne acımadan basabilir.
Maalesef ki insanların çoğu olduğu gibi değil, olmak istediği gibi görünüyor.
Bu gün günümüzdeki iletişim bozukluğunun da sebebi aslında budur.
Özgüven sahibiyim diyerek ukalalaşan, bilgiliyim diyerek gevezeleşen ya da çok espriliyim diyerek de rezilleşen insanlar var. Bu maskelerin arkasındaki insanlar gerçek yüzlerini gösterdiklerinde, sorun başlıyor. Ve bu sorunlar, konuşmak yerine, yine fiili tepkilerle çözülmeye çalışıyor. Hal böyle olunca da sorun çözülemiyor.
Ne istediğini, kim olduğunu ve nelerden rahatsız olduğunu şeffaf bir şekilde ifade etmezsen, hiçbir zaman anlaşılamazsın. İnsanların seni kabul etmeleri, senin fikir ve görüşlerini kabul etmeleriyle doğru orantılıdır. Taktığın maskeyi, takdir etmelerinin de sana bir faydası olmayacağı gibi, seni kişiliksiz bir insan sınıfına koyacaktır. İşte bu sebeple en büyük sanatlardan biride kendini ifade edebilme sanatıdır. Bunu layıkıyla yapan insanlar, toplum tarafından kabul görülüp, sayılırlar.
Behiye Alioğlu