Hafta sonu Bursadaydık. BTP Bursa il başkanı Zeki bey ve il yönetiminden Musa beyin muhterem mahdumlarının sünnet merasimine katılmak için Bursaya gelmiştik. Bir gün önce Bursaya intikal etmiş ve o geceyi Hasan arkadaşımızın evinde geçirmiştik. İstanbulun yakıcı havasını bize unutturacak kadar tatlı bir esinti vardı, Bursada. Pazar sabahı erkenden kalktık ve Hasan beyden bizi Bursayı gezdirmesini istedik. Gezmek istiyorduk, çünkü her Bursaya geldiğimizde bizi bir heyecan dalgası içine alırdı. Sanki tarihle buluştuğumuzu hissederdik. Tarih bizi kucaklar, sarmalardı adeta. Bursa demek medeniyet demek, sanat demek, estetik demek, coğrafi ve manevi güzellik demekti. Kısacası Bursa Türkün saflığı, temizliği ve yükselmesi demek oluyordu.
Bursa içinde barındırdığı tarihi dokusu itibariyle, tarih ile bugünü iç içe yaşayan ve tarihe şahitlik eden bir duruşu da temsil ediyordu.
Sünnet merasiminin başlayacağı saate kadar zamanımızı iyi kullanmak zorundaydık. Bu zaman zarfında yetiştirebildiğimiz kadarıyla cami ve türbeleri ziyaret ettik. Emir Sultan Camii ve Türbesi, Ulu Cami (Cami Kebir), Muradiye Külliyesi, Hüdavendigar Cami ve Külliyesi, Üftade Mehmed Muhyiddin Cami ve Türbesi, 'Mevlid -i Şerif 'in yazarı Süleyman Çelebi Türbesi, Orhan Gazi ve Osman Gazi Türbeleri
Ziyaret edebildiğimiz mekânlar arasındaydı. Dualar ettik ve o günleri yâd ettik, tarih perspektifinden bugünü ve geleceği seyretmeye gayret ettik.
Yüzyıllardan beri süregelen gölge oyunlarıyla toplumu güldürürken düşündüren; toplumsal bilincin oluşmasında önemli katkıları olan, Hacivat ve Karagözü de andık ziyaretlerimiz esnasında. Bursanın maddi, manevi atmosferi içerisinde yetişen ve geleneksel kültürümüzün önemli köşe taşlarındandı bu isimler.
Bizim bu sahip olduğumuz tarihi doku hiçbir dünya devletinde yok. Tarihi derinlik ve tecrübe nesillerin yetişmesi ve milli kimlik kazanmaları için bir laboratuar kıymetinde. Fakat ne hikmetse, bizler bu değerin pek de farkında değiliz. Hatta bunları yok sayılır, tarihi dokuyu ve yeşili katletmeyi bir maharet sayan, ne olduğu belirsiz bir şehircilik uygulaması tercih edilir. Nitekim gezdiğimiz bu müstesna yerlerde oldukça bakımsız yerlere de şahit olduk. Tarihi içinde barındıran bölgelerin, etraflarındaki taş yapılanmalardan dolayı, adeta boğulmaya mahkûm edildiğini gördük.
Bursadan bahsedince, Ahmet Hamdi Tanpınarın Bursada Zaman şiirini hatırlamadan elbette geçemeyiz.
Bursada bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdayan su, / Orhan zamanından kalma bir duvar, / Onunla bir yaşta ihtiyar çınar, / Eliyor dört yana sakin bir günü. / Bir rüyadan arta kalmanın hüznü / İçinde gülüyor bana derinden / Sanki bir hatıra serinliğinden: / Ovanın yeşili, göğün mavisi / Ve mimarilerin en ilahisi. / Bir zafer müjdesi burda her isim, / Yekpare bir anda gün, saat, mevsim, / Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın, / Hala bu taşlarda gülen rüyanın. / Güvercin bakışlı sessizlik bile / Çınlıyor bu eski zaman vehmiyle.../ Gümüşlü: Bir fecrin zafer aynası, / Muradiye: Sabrın acı meyvası, / Ömrümün timsali beyaz Nilüfer, / Türbeler, camiler, eski bahçeler, / Şanlı menkıbesi binlerce erin, / Sesi arşa çıkan hengamelerin / Nakleder yadını gelen geçene. / Bu hayalde uyur Bursa her gece / Her sabah onunla uyanır, güler, / Gümüş aydınlıkta serviler, güller, / Serin hulyasıyle bahçelerinin. / Başındayım sanki bir mucizenin, / Su sesi ve kanat şakırtısından / Billur bir avize Bursada zaman. / Yeşil Türbesini gezdik dün akşam / Duyduk bir musiki gibi zamandan / Çinilere sinmiş Kuran sesini / Fetih günlerinin saf neşesini / Aydınlanmış buldum tebessümünle. / İsterdim bu eski yerde seninle / Baş başa uyumak son uykumuzu / Bu hayal içinde... Ve ufkumuzu / Çepeçevre kaplasın bu ziya, bu renk, / Havayı dolduran bu uhrevi ahenk. /Bir ilah uykusu olur elbette / Ölüm, bu tılsımlı ebediyette / Belki de rüyası eski cedlerin / Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Evet, bütün bu his ve duygularla bu kadar görkemli bir tarihe sahip olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Fakat geçmişten gelen bu emaneti, gelecek nesillere taşımanın da ağır sorumluluğunu omuzlarımızda hissederek.