Son günlerde Irak’tan çok sayıda şehitler gelmeye başladı. Hafta başında bütün okullarda, İstiklal Marşı'ndan önce, şehitlerimiz için saygı duruşu vardı. Hakikaten öğrencilerimizi, insanımızı milli değerlerimiz ve milli duruşumuz konusunda bilinçlendirmek lazım. Bu güzel bir uygulamaydı. Bu tarz terör olayları olmasın, bunlara hiç gerek kalmasın ama yaşadığımız bölge koşulları konuyu gündelik siyasetin ötesinde bir devlet politikası olarak ele almayı gerektiriyor.
Terörü engellemek için ne yapmak lazım? Önce teşhis etmek lazım. Diyelim ki musluklardan kirli su akıyor. Siz tek tek bu musluklardan akan suyu temizlemeye kalkarsanız, bunun sonunu getiremezsiniz. Burada yapılması gereken, bu musluklara su sağlayan kaynağının temizlenmesidir. PKK ve emsal terör örgütlerine silah ve mühimmat sağlayan, finans sağlayan kimdir? Buna bakmak lazım. Bakıyoruz ki, bu Amerika Birleşik Devletleri'dir. Bu gizli saklı değil; adamlar bunu göstere göstere yapıyorlar. Amerikan Kongresinde onaylanan bütçelerde son 5 yılda 1 milyar dolara yakın para transferi var. Amerikan ordusu, silahlı teröristleri eğitiyor. Yetmiyor, artık eskisi gibi sadece silah ve bomba ile değil, yüksek teknoloji ile donatıyor. Artık terör örgütü hava araçlarına, hava savunma sistemlerine sahip; artık bir ordudan bahsediyoruz.
Tarihe dönüp bakalım, Musul meselesi devrede, Lozan Barış Anlaşmasında sorun çözülemiyor. Musul, malumunuz o günler Kürt kardeşlerimizin yaşadığı bölge, aynı zamanda yeraltı zenginliği olarak petrol zengini bir bölge. İngilizler o bölgeyi almak istiyorlar. O zaman Türkiye diyor ki, "Oradaki Musul'daki Kürtler bizimle beraber olmak istiyor, bizim Anadolu topraklarımızın parçası olmak istiyor." diyoruz. Milletler Cemiyeti'ne başvurduğumuzda, hemen Hakkâri’de bir Nasturi ayaklanması başlatıyorlar. Ardından Milletler Cemiyeti bölgeye gözlemci gönderiyor hemen Şeyh Said ayaklanması söz konusu oluyor. Bu ayaklanmalar üzerine gözlemciler rapor tutuyorlar ve Musul’u kaybediyoruz. Olayların ardında o günün emperyalist devleti İngiltere vardır. bugün yaşadıklarımız bu şablondan farklı değildir.
Kısacası, ne yapmamız lazım? Amerika ile kuş diliyle konuşmayıp açık ve net konuşulmalıdır. Kamuoyunun nabzını tutmak için değil, milli egemenliğimiz paralelinde ülke ve bölgesel barışı temin için tedbirler almak lazım.
Kürt kardeşlerimiz ile terör örgütleri birbirini çağrıştırmamalı. Kürtler bizim özbeöz kardeşlerimizdir. Bu duygunun Türk üst kimliği altında doya doya yaşanması lazım.
Terörün sebeplerine indiğimizde Suriye ve Irak merkezi yönetiminin zayıflatılmasının en büyük etken olduğu görülecektir. Suriye'nin kuzeyinin terör bölgesi haline gelmesinin sebebi neydi? Bunun sebebinin Arap Baharı olduğunu görüyoruz. Mevcut hükümetin desteği ile Suriye'de iç savaş başlatılıyor. Zamanında AK Parti hükümeti, Suriye’de Amerika'ya destek vermeseydi, Suriye devleti 3'e bölünmeyecek, orası bataklık haline gelmeyecekti. Hükümet bunu göremedi, oranın bataklık haline getirilmesine bizzat destek verdi, bugün sineklerden şikâyet ediyor. Bunu çok iyi görmemiz lazım. O halde nedir? Şimdi, tersine çevirelim, yapılması gereken bir an önce Suriye ile Esad ile barışmak, Irak merkezi devleti ile İran'la oturup konuşmaktır. "Komşu komşunun külüne muhtaç" kısaca komşu devletlerle anlaşılacak, bir ve beraber olacak, ortalıkta teröre karşı ortak mücadele verilecek. Biz komşularımızla iyi bir noktada olmazsak, buralarda bataklık oluşur, buradaki sineklerden kurtulamayız.
Bizim hükümet aklıyla geçici politikalarla değil, devlet aklıyla hareket etmemiz gerekmektedir.