Bu değişiklikler uzun zamandan beri dünya basınında da yer buluyor. İçinde bulunduğumuz kış mevsimine rağmen, sanki hala bahar havası yaşıyoruz. Kışın ortasında çiçekler açıyor yaşanan bu olaylar küresel ısınmanın etkisinin yanı başımıza kadar geldiğini gösteriyor. Bu gelişmeler aslında sürpriz değil. Uzun zamandan beri beklenen gelişmeler.
Bu sonucun sebebi, dünya imkânlarının yanlış kullanımı ile ilgili. Esas itibarıyla kişi başına düşen karbondioksit üretimi ile ilgili bir durum. Devletlerin arasında olduğu gibi atmosferde siyasi sınırlar yok. Bütün insanlık ortak bir atmosferi kullanıyor. Burada esas olarak bütün devletlerin karbondioksit üretimini azaltmaları gerekmektedir. Karbon kaynaklarının kullanımıyla ortaya çıkan gazlar atmosferde sera etkisiyle küresel ısınmaya yol açmakta, atmosfer içerisinde tutulan ısı artınca, yeryüzünde ısı artışı meydana gelmekte ve tetik çekilmektedir. Sonuçlardan bazıları buzulların erimesi, okyanusların ısısının düşmesi, okyanuslar arası su akıntısının (kayış) azalması, tuz oranının değişmesi, okyanuslarda su seviyesinin yükselmesi sonucu iklim değişikliklerinin meydana gelmesidir.
Küresel ısınma yerküre ile ilgilidir. Atmosfer bütün insanlığın ortak kullanımı içindir.
Elbette kullanım için sınırlamalar ve kurallar konulmalı ve uyulmalıdır. Devletler seviyesinde karbondioksit üretimini azaltıcı bir takım kurallara uyma zorunluluğu getiren Kyoto anlaşması uygulanmaya başlandı. Dünyanın jandarmalığına soyunan ABD, bu anlaşmayı imzalamadı; imzalamadığı gibi karbondioksitin artmasına sebep olan ne kadar uygulama varsa bunları daha çok yapmaktan kaçınmadı. Gelinen nokta, ABD en yakın takipçisinin iki katından daha fazla kişi başına karbondioksit üretimiyle birinci sırada gelmektedir.
Birleşmiş Milletlere bağlı Hükümetler Arası İklim Değişikliği Grubunun (IPCC) raporu insanlığın büyük bir felakete hızla yaklaştığını ortaya koymaktadır. Havanın bugün kirletilmesi durdurulsa bile, küresel ısınma yüzyıllarca sürecek. Rapora göre, küresel ısınma insanlığın sonunu getirecek boyuta ulaşıyor ve küresel ısınmayı durdurmak artık imkânsız.
İlim çevrelerinin ifadesine göre, küresel ısınmadan daha az etkilenecek olan bölgeler, özellikle Akdeniz havzası, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi olacaktır. Bütün bu gelişmeler karşısında devletler de kendi milletleri için gelecek kaygısı çekmektedir. ABD her zaman ki gibi sorunun çözümüne katkıda bulunmak değil de, bir başkasının elindekine göz dikme alışkanlığını sürdürmektedir. Hatırlayacaksınız, Amerika kıtası ilk keşfedildiğinde burada yaşayan Kızılderilileri acımasızca katletmişlerdi. Yerlilerin soykırıma tabi tutulduklarını bugünkü ABDli yetkililer de kabul etmektedir. Kabul ediyorlar ama onlara ne tazminat ne de toprak verme konusunda bir tek kelime bile etmiyorlar. Dün Kızılderililerin yerini yurdunu işgal eden ABD, bugün de kendine yaşanabilir coğrafyalar aramaktadır. ABDnin Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesinin (BOP) sebebi, Prof. Dr. Haydar Başın yaptığı tarihi tespite göre, ABDnin kendine vatan aramasıdır.
Peki, bütün bunlar olurken ülkemizde ne gibi stratejik hazırlıklar yapılmaktadır. Sayın bakanlarımız eylem planı oluşturmak için bir araya geldiler. Küresel çapta gelişen, hayatın her şubesini ilgilendiren küresel ısınmaya hükümetin yaklaşımını anlamak için sayın bakan Pepenin açıklamasında geçen şu cümlesine bakalım "Sorumluluk ev hanımı Ayşe Teyze'ye de ilkokul 5'inci sınıf öğrencisi Hasan'a da düşüyor"
Bakın ülke olarak geleceğimiz kimlere teslim, varın siz düşünün!