Ortadoğu’da enerji ve su
kaynaklarının paylaşım kavgası henüz bitmemiştir. Birinci ve ikinci dünya
savaşlarının temelinde bu paylaşım kavgaları vardır. Paylaşılan topraklar
konusunda tatmin söz konusu olmadığı için savaşlar da devam etmektedir. Burada
dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var. Ne acıdır ki,
işgalci güçler kendi aralarında savaşırken bölgenin asıl sahipleri onlara
vekâletten öteye gidemiyorlar. Oysa bugün dünya savaşları ile çizilmiş olan
ülke haritaları emperyalist devletlerin güç endeksine göre yeniden çizilmeye
çalışılıyor.
Ortadoğu’yu ele geçirme
savaşlarına karşı kurtuluş mücadelesi veren ve bölge devletlerine ilham kaynağı
olan Atatürk’ün millet ile birlikte verdiği “kurtuluş Savaşı’nın sebebi bu
işgale karşı verilen bir bağımsızlık ve milli egemenlik mücadele idi.
AB’nin dağılmaya başladığı güç
dengelerinin yeniden harman olduğu günümüzde bölgenin yeniden kurtlar sofrasına
getirilmesi sürpriz değildir.
Burada suçlanacak olan genelde
bölge hakları özelde ise bizim milletimizdir.
Hem hedefte olacaksınız hem de
buna karşı tedbir almayacaksınız.
Hem hedefte olacaksınız hem de
dini ve milli bütünlüğünüzü temine yönelik tedbir alacak yöneticilerinizi
başınıza getirmeyeceksiniz.
…
Tarihe kısa bir yolculuk bir
ufuk turu yapalım.
I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı'nın içinde
bulunduğu devletler mağlup olmuştur. Ateşkes anlaşması olarak Mondros
mütarekesi imzalanır. Anlaşma metninde bulunan esnek ifadelerden hareketle
ittifak devletleri Anadolu'yu da işgal ederler.
SykesPicot anlaşması (9 Mayıs
1916) ile İngiliz ve Fransızlar bir taraftan Osmanlı bünyesindeki halklara
devlet kurmaları için teşvik ederken diğer yandan bu toprakları kendi nüfus
alanlarına almak için aralarında gizli anlaşma yapmışlardır. Coğrafyamız
üzerinde öteden beri gözleri vardır.
Sevr anlaşması ile (10
Ağustos 1920) madde başlıkları coğrafyamızı her kategoride paramparça
etmeyi hedeflemektedir. Bazı maddeler sınırlar, boğazlar, Kürt
Bölgesi, Ermenistan, Arap ülkeleri ve Adalar, azınlık
hakları, askeri konular, kapitülasyonlar, ticaret ve
özel hukuk maddeleri bugün yeniden ısıtılmaktadır.
Batılı devletler Yunanistan’ı
öne geçirerek Anadolu’yu işgal girişiminde bulunmuşlardır. Askeri olarak
yenilgi üzerine yenilgi alan yunan ordusunun Mustafa Kemal paşanın
başkomutanlığındaki büyük taarruz ile sökülüp atılmıştır.
Mustafa Kemal paşa milli
mücadele ile vatanın esaretten kurtarılacağına inanıyordu.
Lozan anlaşması (24 Temmuz 1923) ile Sevr'in maddeleri
hükümsüz hale gelmiştir. Ancak sürüncemede kalan konular vardı. İngiltere ile
Musul konusu ve Yunanistan ile mübadele buna örnek olarak verilebilir.
Balkan Paktı (9 Şubat 1934) ile
Türkiye’nin girişimleri sonunda Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya
arasında Balkan Paktı kuruldu ve bu ülkeler arasında güvenlik hükümlerini
içeren pakt taraflarca imzalandı. Bu paktın amacı Balkan ülkelerinin
sınırlarını tehdit eden güçlere karşı birlik içinde olmaktı.
Sadabat paktı (8 Temmuz 1937)
ile Orta Doğu’nun güvenliğini sağlamak için Sadabat Paktı Türkiye, İran, Irak
ve Afganistan arasında, 8 Temmuz 1937 tarihinde Tahran'da imzalandı. Böylece
sınır sorunlarının kalıcı şekilde çözülmesi temin edildi.
…
Atatürk Ortadoğu'da barış ve
güven ortamı oluşturulmaya çalışmıştır. Bütün bunlar yapılırken kaotik bir
süreç yaşanan dünya siyaseti karşısında hem sınır güvenliğini temin etmek, hem
doğu ve güneydoğudaki etnik unsurların kışkırtılmasını engellemek hem de İslam
ülkeleri ile bir güç birliği yapılmak istenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde
yapılan askeri, siyasi ve diplomatik mücadele tarihi bir dönüm noktasıdır.
Yapılanlar tarihin akışını etkilemiştir. Atatürk’ten sonra bütün dengelerin alt
üst olduğunu görüyoruz. Bölge üzerinde
hesabı olan devletler de buna göre pozisyonlarını gözden geçirmişlerdir. İşte
burada yine sınıfta kalan bölge insanıdır.
Başta milletimiz olmak üzere
coğrafyamızdaki bütün insanların uyudukları derin uykudan uyandırılmaları ve
uyanmaları gerekmektedir.