Toplum bilgi kirliliğine maruz bırakılarak adeta toplum bilinci ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Medya da toplumun doğru haber alma hakkını zaten elinden almış, güç odaklarına hizmet etmekle meşgul olduğundan toplumun aklı kirli bir torbaya dönüşmüş, çıkar yol bulamayınca da keçenin dört ucunu suya salmış, cereyan eden olayları tahlil etmeyi bırakın, görmemek için gözünü gönlünü kapatmış, sadece günü kurtarmak peşine düşmüştür. Yaşanan bu durumlar çelişkiler yumağına dönüşmüş, gelinen nokta milletimiz ve devletimiz açısından tehlike arz etmektedir.
Çelişkiler yumağından bir örnek sunarak ne demek istediğimizi açıklamaya çalışalım:
Bildiğiniz gibi son yıllarda AB ve ABD talimatlarıyla yönetilir olduk. Bu talimatlar gereği, üçlü koalisyon hükümeti döneminde çıkarılan AB uyum yasaları arasında tarıma kota konmuş, yerli tohum uygulamalarına engel teşkil edecek tohum yasası çıkarılmış, tarımda dışa bağımlılık ve tohumla başlayacak kimyasal savaş tehdidini basiretsiz siyasetçilerimiz sayesinde kendi ellerimizle kabul etmiştik.
Sonraki dönemlerde hormonlu ürünler gündemimize gelmiş, meyvelerimiz sebzelerimiz doğal şeklinden, doğal lezzetinden uzaklaşmış, tehlike çanları sofralarımızda çalmaya başlamıştı.
Ziraat odaları başkanları, duyarlı tarımcılar, ulusal düşünen bazı aydınlar ve Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tohumculukta dışa bağımlılığın gelecekte millet olarak başımıza onarılması güç yaralar açacağını her fırsatta dile getirmişlerdi.
Ama maalesef bu uyarılara rağmen, dışarıdan gelen GDO lu tohumlar ve GDO lu ürünler, bırakın engellenmeyi, resmiyet kazanarak Türk halkına sunuldu.
Geçtiğimiz gün YÖK Başkanı, Nevşehir Üniversitesi akademik yılı açılışında yaptığı bir konuşmada tohumculuk konusunda ülkemizi bekleyen tehlikeleri haber verdi
"Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum"
"Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz?
Tohumculukla ilgili bir araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur?"
"Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var. Sadece aman paramız dışarı gidiyor endişesiyle söylemiyorum. Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım etmesini istiyoruz" dedi.
İktidar GDO lu tohumları, GDO lu ürünleri, dışa bağımlılığı destekliyor, YÖK Başkanı uyarıyor. Şimdi bu kadar bilgi kirliliği ve dayatmalar karşısında; vatandaş kime inansın, ne yapsın!
UĞUR KEPEKÇİ