Bugünlerde insanların terörden sonra en son en çok konuştukları konu ekonomidir. Sıcak para rüzgârını arkasına alan ekonomide yalancı bahar sona ermiştir.
Global tefeciler artık Türkiye pazarını artan terör olaylarından dolayı riskli görüyor, ayrıca Türkiye'nin Suriye'deki uyguladığı Rusya merkezli stratejiden dolayı Türkiye'ye bir ders vermek istiyorlar. Bu durum doların yükselmesine,ekonominin daralmasına ve Türkiye'nin istikrarsızlaşmasına sebep oluyor.
Maalesef Türkiye'nin globalleşme ve küreselleşme oyunlarıyla bankaları, borsası; özelleştirme adı altında enerjisi, iletişimi, sigorta şirketleri ve madenlerine kadar ne kadar öz varlığı var ise yerli ve yabancı özel sektörün kontrolü altına verilmiştir.
Böyle bir sistemde büyük sermayelerle her türlü manipüle yapabilen arkalarında emperyalist devletlerin desteği olan dünya çapında şirketlerle baş etmek çok zordur.Bu zorlukta en büyük sıkıntıyı çeken küçük ve orta işletmeler ve bunlara bağlı işçiler, tarımla uğraşan köylülerdir.
Bu durum milli geliri düşük olanların daha az kazanması gelir adaletsizliği makasının daha da artması demektir. Zaten uygulanan kapitalizmle dünyada da gelir adaletsizliği had safhaya ulaşmış durumdadır.
Anadolu Ajansı’nın servis ettiği şu haber, gerçeği bir kez daha ortaya çıkarıyor. Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, sadece 8 milyarderin toplam servetinin, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının varlığına eşit olduğunu açıkladı.
Merkezi İngiltere'de bulunan kuruluşun, internet sitesinde yayınladığı rapora göre, Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in başı çektiği en zengin milyarderlerin sahip olduğu 426 milyar dolarlık servet, dünya genelinde 3,6 milyar kişinin varlığına denk geliyor.
Rapor, Amerikan ekonomi dergisi Forbes'ın yayınladığı "en zenginler" listesi ve İsviçre'nin önemli bankalarından Credit Suisse'ten derlenen verilerle hazırlandı.
Oxfam, gelir eşitsizliğinin giderek artmasında vergi kaçakçılığı, üreticilerin büyük şirketler tarafından sömürülmesi, patronlar ve üst düzey yöneticileri daha
da zenginleştirmeye yönelik çabaların büyük rol oynadığına dikkati çekti. Gelecek 20 yılda 500 kişinin 2,1 trilyonluk servete sahip olması öngörülüyor.
Dünya çapındaki yoksul kişilerin yüzde 10'unun gelirinin 1988 ve 2011 yıllarında 3 dolardan daha az artarken, en zenginlerin yüzde birinin gelirinin 11 bin 800 dolar artış kaydettiği bildirildi…
Raporda ayrıca, en büyük 100 teşebbüsün 69’unu gelir bazında şirketlerin oluşturduğu vurgulandı. Aralarında WalMart, Shell ve Apple’ın da olduğu en büyük 10 işletmenin toplam gelirinin İrlanda, Endonezya, Kolombiya, İsrail, Yunanistan, Irak ve Vietnam gibi 180 ülkenin toplam gelirinden daha fazla olduğu belirtildi.
Bu durum bu sene Davos ta toplanan Dünya Ekonomi Forumu’nun (WEF) ana gündem maddesi gelir eşitsizliği ve yoksulluktur. Peki dünya bu duruma nasıl geldi; geçtiğimiz dönemlerde dünya ekonomisinin feodalizm, sosyalizm, kapitalizmle yönetildiğini görüyoruz.
Feodalizmin Orta Çağda bittiğini, sosyalizmin Rusya tarafından bitirildiğini düşündüğümüzde ,şu an dünyada var olan hala hazırda geçerli olan model kapitalizmdir. Maalesef dünyayı ekonomik olarak çıkmaza sürükleyen de bu ekonomik sistemdir. Bu durum dünyayı yeni bir ekonomik model aramaya yöneltmiştir. Burada karşımıza çıkan model Milli Ekonomi Modeli'dir.
Prof. Dr. Haydar Baş tarafından yazılan Milli Ekonomi Modeli yani dünyada bilinen ismiyle National Economy Model, insanca ve barış içerisinde yaşamanın modeli olarak tanınıyor. Diğer bir ifadeyle YENİ BİR EKONOMİK MODEL olarak biliniyor.
2005 yılında insanlığın karşısına çıkan bu model, o tarihten itibaren çeşitli alanlarda bazı ülkeler tarafından uygulanmaya başlandı. Hepinizin bildiği gibi Rusya bu modeli 2012 yılından itibaren her alanda uygulamaya başladı ve 2013 yılının Şubat ayında modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş’ı Duma’ya davet etti.Sayın baş Rusya meclisinde 4.5 saat modeli anlattı daha sonra Rusya modeli kanunlaştırdı ve uygulamaya koydu .
Şu an Milli Ekonomi, Modeli BRIC ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülkede uygulanıyor, darısı Türkiye'nin başına.