Yılar önce seçim çalışmaları için gittiğim köyde bir evde karşıma iki yaşlı karı koca çıktı. Ellerinde 100 dönüm arazi olduğu halde bir tek çocuklarını dahi köyde tutamadıklarını, artık kendilerininde bu araziye bakamadıklarını, bu gidişle satmaktan başka çareleri olmadığından bahsettiler.
Ogün bugün Türkiye’de tarım daha da kötüye gitti. Çiftçi ektiğinden biçtiğinden bir şey kazanamaz oldu. Türkiye ithal tarım ürünleri cenneti olduğu gibi, aynı zamanda GDO’lu tarım ürünleri halkın sağlığını tehdit eder hale geldi.
Tarım sektörü can çekişirken, şeker fabrikalarının özelleşme çalışmaları başladı devlet 17 adet şeker fabrikasının satılması için düğmeye bastı. Şeker pancar üreticileri ve çalışanları akıbetlerini görmeye başladılar, çünkü önde giden göçü görüyorlardı ve görünen köy kılavuz istemiyordu.
Türkiye’de insanlar öyle sindirilmişti ki bir çiftçinin feryadı ülkede yankılandı. Bu Nihat Baba özlü diye, üniversite mezunu bir çiftçi idi, bir toplantı sonucu kendince isyanı şöyle dile getiriyordu.
“Hepinize iyi günler. Hoş geldiniz hepiniz. Kusura bakmayın ben ömrümde ilk defa otele geldim. Yanlış yaparsam özür dilerim. Yapılan konuşmalara baktığımda ben hiçbir şey anlamadım.
Ben çiftçiyim arkadaş. Ben akşam saat 10 da yatıp sabah zan tur gibi saat 5’te kalkmam lazım. Ama ben korkuyorum yatamıyorum. Gece 1’e kadar açık oturum izlemek zorunda kalıyorum. Ben huzur arıyorum. Huzur yok
Bu geç kalınmış bir toplantı. Burada sadece keller körler birbirlerini ağırlıyor. Laf salatası yapıyorsunuz, lafın harmanı olmaz. Burada bizi kim duyuyor? Bir tane Allah rızası için tenezzül edip gelmiş hükümet temsilcisi var mı? Neredesiniz yahu, neredesiniz? Adam Allah’tan korkar, lafa gerek yok.
Burada eylem zamanı. Lütfen dışarıya çıkın kardeşim, bunu sokakta yapın. İki kişi okula geç kalsın. Üç kişi işe geç kalsın. Biri treni kaçırsın, biri uçağı kaçırsın. Ondan sonra iki sene sonra o gözün gibi baktığın bebelerin zehirlenip öldüğünü, kanser olduğunu göreceksiniz siz. Bunun sonu buraya gidiyor.
15 yılda batırdığın ülkeyi 50 yılda toplayamam artık!
Ağdalı lafa gerek yok. Kestirmeden konuş. Hepimiz geberip gideceğiz bu böyle olursa. Ben pancarı 10 kuruşa satarım arkadaş. Sen bana 1 lira ürettiğin mazotu 1.5 liraya ver. Ben 10 kuruşa satarım bunu. Bana laf satma. 15 kuruşa ürettiğin elektriğin kilovatını 35 kuruşa bana verme. Kalkmış dana getireceğim, inek getireceğim. Lan bırak yalan söyleme, böyle bir şey olmaz.”
Bu bir ümitsizliğin, bir güvensizliğin, bir hayal kırıklığının haykırmasıdır. Ben ne dersem diyeyim bu ülkede dış mihraklarının istediğinin olacağı haykırmasıdır.
Bu ülkenin çiftçisinin dediği değil de, küresel sermayenin dediğinin olacak olmasının hayal kırıklığıdır.
Bu çoluk çocuğunun geleceğinden endişe eden bir babanın haykırmasıdır.
Bu sesini yükseltemeyen tüm çiftçilerin köylülerin ortak sesidir.
İnşallah bu sesi birileri duyar.
ALAİDDİN ÖZKAR 15/03/2018