Kalaycılılar mehellesinde bir telaş, bir telaş! E'lem
(herkes) şire yapor. Bes biz yapmoruk. Babamın eli daralmış bu yıl. Emimden
ortak oldukları kamyonu Nur Dağı'nın yanında devirmi... Ben o zaman 1
yaşındaymışım. Şöför olduğunu anlatırdı
annem. Emmimle ortak oldukları içun Emmim tabakaya çıkar sabahın köründe babama
ağzı dolusunca bağırırmış
- Lan Hesan...
Hesan... kaksene lannn ... Daha ne yaton?
Kak çalışta devirdiğin kamyonun zerarını öde!
Çok gururluydu benim babam!
Dürüstlüğü, efendiliği, datlı dili, güler yüzü ile mehallede komşular, çarşı bazarda esnaflar
genni yeğin sevellerdi. Her yerde hetiri
sayılırdı.
Çaresiz kalmış, üzüm bağını satmış. Emmimin eline bağın
parasını tutuşturmuş. Birez elinde kalan
para ile de Abuşağa Kestelinin karşısında Mehemet Elining
Halnıng dibine bir bakkal düğeni
açmış. Allaha şükürler olsun ki işleri
eyyi getmiş.
Ablalarımı ve abilerimi okutmuş. O düğenin kazancından.
Annem de en birinci kız cehizi
işlermiş. Ben Öğretmen Okulu'nu
bİtirenece de nakış işledi. O zamanın en eyyi nakışını işlerdi.
Kilbe evimizin( havuçlu evimizin kuzey tarafındaki oda ) baş köşesinde
koyduğu Singer marka nakış makinesinde Mongol kumaş üstüne. Kasnağa gerdiği kumaşa kabartma
nakışı beyaz renkli ingiliz İpliği
ile ustaca karanfil, ciğer deldi
motiflerini bir ressamın ustalıkla çizdiği bir tablo kimi nakşeder, kasnaktaki
motifi bitirdiğinden kasnağı söker, onun dibine kasnağını gererek kumaşın kenarını bitirenece tekrar gerer,
kumaş üstüne kurşun kalemle çizdiği motiflerin üzerini işlerdi.
Bitince de Nakışçı E'li( Ali ) devlisi günü gelir nakışı
teslim alırken, annemin göz nurunu tüketip
işlediği nakışın parasını verirdi . Ablalarım, abilerim bağın
satıldığına yeğin çalkanollardı. (üzülüyorlardı) Artık at arabasına binip bağa
üzüm kesmeğe, seybana (piknik )etmeye,
sergi sermeye gidemoruk deği!
- Deee...çalkanmayın uşaklar , ben nakış işliycim, babangız
da düğende çalışıcı, bize yeni bağ
alıcı, deği bizi teselli ederdi.
İlkokul üçüncü sınıftaydım. Okuldan gelirken komşularımız
Masmana’da yere şal açmış, serin kabaltının altına oturmuş ceviz saplollardı.
Elimdeki okul çentemi yere bıraktım. Anneme:
Anne ben acıktım dedim. Yeri eve get ! abin evde. Söyle senge yimeği kozdırsıng,
otur da
yi. Tel dolapta da kuşhananıng
içinde teze tandır ekmeği vardı. (küçük bakır
tencere ). Onu da çıkar yi.
Üç gün önceden kırıp suya koyup ısladıkları ortadan ikiye pölünmüş cevizleri uzun beyaz ve kalın
ipliklere aralarına bir baş parmak kalacak mesafede saplollardı. Bunu yaparken
de henek , ( sohbet ) heket, ( masal ) birez de dedikodu kazanını kaynadollardı
.
-Kez Nazmıya
cevizleri cip ( çok ) sıkı saplama !;Bir dala ( ipe) altı
Çenet ( yarım ceviz) sapla yeter@
- Eyle edorum tamannnn!!!
- Hah işte eyle.
- Kele Vecihe sen şire etmong mu bu sene?
- Nereden edek bacım! Herif hırtlağınaca borç içinde.
Uşaklarıng beşi de mektebe gidollar .
- Deeee... çalkanma! Allah kerim!
- Hemin zad zehre vaktı. Şire olmasa da olur. Daha eve bulgur, simit alıcık. Bu yıl tamatus
(domates ) bekmezi bile edemedik. Ne göyviber ( yeşil ) ne kirmizi biber,
ne balcan ( patlıcan ) kurudabildik ! Ne şiresi?
- He anam heeeee...
- Doğru doğru yerindik te
sekke sebilimiz mi kaldı! ( Herşeyi hallettik te, bir şiremiz kaldı
anlamında )
- Anne ben
acıktıımmm!!!
- Be’ bu ne henek anlamaz kız keleeee? Anang bilakma
yardım edor bize! Sen nerden geldin şimdi sarı kız?
E kızım e yeri kak
gidek!
Eve geldik kine, hevışın ortasına bir harman şirelik üzüm
yığılı...
Meğer babam bize haldan şirelik üzüm almış. Yanında da bir
torba hevara ... (Üzümün kabuğundan çabuk ayrılmasını sağlayan beyaz toprak )
Anlaşılan babam bize sürpriz yapmış! (KİLİS ' E AİT KÜLTÜREL YAZIM /Devam
edecek)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU / Eğitimci şair ve öykü yazarı
"KiLİS KÜLTÜR DEĞERLERİMİZ KİTABIMDAN."
Foto : AYNUR YAVUZCAN MÜNİPOĞLÜ