Gün ortası olmuştu. Komşudan aldığımız srıkla
herkes yeniden çalışmaya başladı.
“ - Deying ... deying tez olung, elingizi oynatın ! Akşam oldu ! dordu dedem.
Abilerim artık heç
konuşmadan , ciddi bir şekilde zeytinleri silkelor , Annem de yengemden
bile zeytinleri elleflemeye
devam edollardı . Biz de Güllü ‘
den bile topladığımız ettunları küçük bir torbada toplamıştık. Yengem :
“ Kele yavrım dilimiz damağımız kurudu. .. çay ocakta kaynaya kaynaya zukkum kimi acıdı
kaldı . Getiring birer bardak İçek barilem ! Bi'
heç kimse Allah uçun bir
bardak çay vermor , bu ne kele ! Kez Ayseerrr.. kak doldur bakım çayları, sebehten belli
ettunlardan gülle kimi oynuyup oturong kırtçalasıca ! "
- Ne gülleden oynaması yenge ? Sebehten belli eğilip
doğrulmadan ettun toplamadan belimiz kırıldı, değil mi kez Güllü !
- Yoook dedi , ben zatı ettun toplamayı yeğin sevorum ! İki
Ettun topladık deği ... kak kız
kak! Eylenip durmaaaaa...
- Abooo.. ne keder de
yağcısıng !
Yağlı süttt!! Deği
sütçü muherrenming oğlu kimi bağırasım
geldi !
Kak kak! şimdi nenem
bastonu eline almadan doldurak şu çayları... Nenemin gene çay cügara krizi
tuttu !
Ben çayları bardaklara korken O ‘ da çaylara birer datlı
kaşığı şekerlerini koyordu.. .
- Bu nasıl çay kez ! Eynen eşşeğin südüğü kimi ! Ülümsitir
ede sizi de , bişirdiğingiz çayı da ! Tiskit alasıcalar !
- Emmi ya ! Ben mi
bişirdim sanki çayı ? Senig arvadın komadımı çaydanlığı üç daşa ? Gökden daş
düşse herkes Ayser‘ den bilici bu ne
yaaaa !
- Hös kez, ürüme acık !
Gel şu bardağımı doldur ! Dedi abim .
Neyse çaylarını da içtikten kelli, sıra gelmişti zeytini
çağıldan arıtmıya!
- Veciheee , Fatma hemen toplanıg zoppun'un suyunda şu çağıllı zeytinleri yuyak
da iş tükensing ! Sırıkları bir naylon çoraptan bir eyyi bağladı
babam ! Emim de halburları aldı erabıya kodu , yengem yimek çıkınlarını
aldı. Nenem bastona dayanarak belinin
ağrısından inleye inleye de yeri
yeriii ! Deyi emirleri yağdırmaya
başlamıştı gene. Yeri Kara yeri... binig
erabıya !
- Nene iki
adımlık yer ! Biz Cemal ‘ dan
yeriyip gelirik .
- Istıfıl olung dedi nenem .
- Hee.. ben bilorum
dedim usullanadag !
- Hös de gene kötek yime dedi ablam !
Neyi bilong ?
- Yolda Cigara içe
içe geliciler. Onug için erebaya binmollar !
- Gene kaşınog
haaaa.. dedi Müzehher abla ! Acık
şu dilingi dibine çek !
Erabıya bindik... Ablamgil gene ayaklarını erabadan sallaya
sallaya bir Kilis türküsü tutturdular .
“ Yoğurt koydum
dolaba ellere vayyy
Böyün başım kalaba , böyün başım kalaba ellere vay !
Ellere cicom.. cicom
...ellere vay !
Aha ben gidorum ellere vay !
Kilis kalsıng haraba ...Kilis kalsıng haraba ellere
vayyyy.... "
Dedem de he ! He ...
deyi mıkımı çibik çalordu eynen uşak
kimi.. .
- Kellening kefi
geldi... kocanıg keyfi geldi... deyi
hehha attı nenem. Biz de hehhayı
bastık erabada. Daha türkü bitmeden
zoppuna gelmiştik.
Fazla ve işimize yaramayan eşyaları erabada bıraktık. Emmim den babam zeytin
çuvallarını ablamgilden annem ve yengem halburları ellerine akarak suyunun çimenli bir
Kıyısına koydular.
Mevsim Sonbahar olmasına rağmen
yerde çimenler hâlâ yeşil kalmış, aralarında sarı
papatyalar, ve o zoppunun suyu kenarındaki yaprakları nane yapraklarına
benzeyen beyaz çiçekli su bitkisinin o
otsu kokusu heryanı sarmıştı. Suyun üstüne gövdeleri eğilmiş söyüt ağaçlarının
sararan yaprakları birer küçük kayık gibi suyun akış yönüne doğru sürüklenip
durorlardı. (Devam edecek)
KİLİS KÜLTÜR DEĞERLERİMİZ KİTABIMDAN
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar