Değerli okurlarım bugün sizlerle geçmişi dört yüz yıl
öncesine dayanan “Ayı oynatıcılığını” anlatacağım.
Araştırma ve incelemelerim sonucunda yazdığım bu yazıyı
sizlere sunmamın nedeni bizden önceki ve bizim kuşağımızdaki kardeşlerimize ayı
oynatılan günleri anımsatmak, bizden sonraki kuşakları da bu konuda
bilgilendirmektir.
1960- 1980 yıllarında bilgisayar PS yoktu. Gün boyu değişik
programlar yapan TV’ler da yoktu. İnsanlar eğlenme arayışı içindeydiler. 20 yıl
süren ayı oynatıcılığı genelde büyük şehirlerde daha yaygındı. Bir sokakta
kalabalık varsa ve kulakları tırmalayan bir tef sesi duyuluyorsa orada mutlaka
bir ayı oynatıldığını herkes bilirdi.
Yaz tatillerimi İstanbul' da yaşayan ağabeyimin ve
amcamların yanında geçirirdim. O zamanlar henüz ilkokul dördüncü sınıf
öğrencisiydim. Ağabeyimin evi Fatih' te Amcamların evi Avrupa yakasındaki Fatih-
Mevlâna kapı arasındaki Şehremini ilçesindeydi. Bir gün yengemle semt pazarına gidiyorduk.
Bir kalabalık gördük. Merakımı yenemeden elimi tutan yengemin elini tef sesinin
geldiği yöne çekiştirerek bir anda kendimizi kalabalığın içinde bulduk. Burnuna
bir halka takılmış ayakta duran beyaz tüylü, iri yapılı bir ayı, ayının
burnundaki halkanın ucundaki zinciri beline dolamış uzun boylu, esmer ve ön
dişlerinin birisinde altın diş olan Roman olduğu sanılan bir adam altın dişi
ile sırıtarak ve elindeki tefi sallayarak ayıya:
-Hadi bakalım koca Oğlan! kocakarılar nasıl bayılır yap
bakalım. Komutunu vermesiyle ayı kendini sırt üstü, sokağın kilitli taşlarının
üstüne attı. Başlarına biriken kadınların, erkeklerin ve çocukların oluşturduğu
o kalabalıktan bir kahkaha tufanı koptu.
Şaşkındım, bir o kadar da ürkek... Birkaç adım geriye çekildim.
Yengemin elini tuttuğum elimle sanırım korkudan kadıncağızın elini iyice sıkmış
olacağım ki, ayının ayağımın dibine serilişinden tırstığımı anlayarak beni
geriye çekti.
Daha sonra ayı oynatıcısı adam yeniden tefi çalarak,
elindeki büyük sopayla daireler çizmeye başladı. Bunun üzerine ayı sopanın
döndürüldüğü yöne doğru kendi etrafında dönmeye başladı. İnsanlar kahkahalar
atarak ayının yaptığı hareketleri izliyorlardı. Bir süre sonra sopayı elinden
bıraktı. Ayının dönüp durması ile ayı da durdu. Son kez Ayıya:
-Şimdi de kocakarılar hamamda nasıl yıkanır onu yap bakalım.
Ayı sanki söz dinleyen bir insan gibi iki elini başına götürerek başını ovmaya başladı. Sonra da sanki bir insan edasıyla göğsünü kese yapar gibi kesilmiş tırnaklı elini bir ileri, bir geri yukarıdan aşağıya doğru göğsünde gezdirmeye başladı. Yeniden bir kahkaha koptu. Adamın biri ayının kuyruğuna dokunmak istedi. Ayı adamın bu hareketine kızmış olacak ki homurdanarak adamın üstüne gelmeye başladı. (Devam edecek...)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar