Biri yer minderinde, diğeri beşiğinde uyuyan iki masum
çocuğun melekler gibi uyuyuşlarını içim burkularak seyrederken, kadının
sayıştırdığı bedduaları duymuyordum bile!
Ne yapabilirim, bu durumda yapabileceğim bir şey var mı diye
düşünüyordum. İslim ‘ın:
“- Hocam çay içer misin?
“Sorusuyla irkildim:
- Yok İslim
bacım . Teşekkür ederim.
- Vallah ! Senden bir çay içek şurda .
Elleem ( galiba ) tüpleri de bitmiş !
Aha iki dakkada bizde demler getiririm.
- Sağol . Başka sefere
inşallah ! Sen çayı falan boş ver de , bildiklerini anlat bana. Adam eve barka bakar mıydı ? Yani evin
ihtiyaçlarını karşılar mıydı ?
Bazı şeyleri bilmem lazım !
- Ne ihtiyacı karşılaması hocam ? Kadının ne gadar ( kadar
) altını avadanlığı( takıları ) varsa ,
sattı savdı hepsini humar borcuna verdi !
- Hay Allah ! Peki nasıl geçiniyorlar ?
- Bunların bir sürü zeytinlikleri, fıstıklıkları vardı . Sen
görsen çuvallar dolusu fıstık ve zeytin
gelirdi mallarından. Evde koyacak yer bulamazlardı .
- Peki o mallar duruyor mu ?
- Ne gezsin hocam , onlar da humarda getti...Aha oturdukları
şu ev bile ipotekli.. Hatça yapma etme dedikçe
kadının başına çöker döverdi.
- Peki Hatice ‘ nin
ailesinin bu durumdan haberleri var mı ?
- Yok Hatça namusuna boğulur, bi şe demezdi ? Genner (
kendileri ) bura heç gelmezler Kemal ne
fakıt ( Zaman ) izin verirse Hatça
uşakları alır Enteb ‘ e ya bir ayda ya
da iki ayda anasıgili görmüye gidiydi .
- Kemal ‘ ın annesi, babası kardeşleri yok mu ?
Onlar Ne diyor bu işe ?
Oğlanlarına kızmıyorlar mı neden böyle yapıyorsun diye ?
- Anası , kardaşı , bacısıgil heppisi de
Enteb ‘ e göçükler. (
Antep ‘ e göçtüler) Hepsi de paprikada çalışıyler.
( fabrikada çalışıyorlar)
Duyduklarım karşısında afallamış kalmıştım. Ani bi kararla
ayağa kalktım Emin‘ye Muhtarı evlerine çağırmasını söyleyecektim, sonra
düşündüm yaşlı başlı adamı ayağıma çağırmak saygısızlık olur, iyisi mi ben yanına kalkıp gideyim diye düşündüm. Emine’ ye, bitişik komşuları
olan sınıf arkadaşı Müslüm’ü çağırmasını söyledim. Müslüm gelince Muhtarın evine gitmesini, eğer
müsaitse onunla görüşmek istediğimi, ziyaretine gideceğimi söylemesini istedim.
Bu arada İslim Bacı
‘ ya da ben gelinceye kadar çocukların
yanında kalmasını rica ettim . On beş dakika sonra Müslüm geldi, Muhtarın görüşmek için
beni beklediğini söyledi. Evden
ayrılırken, çizmemin fermanını çekmek için eğildiğimde iki tane küçük kolun boynuma sarıldığını farkettim... Emine bana öyle bir sarılmıştı
ki , sanki boğulacaktım ! Ben de ona sarıldım ! Ellerimle başını
okşadım , saçlarını düzelttim. Sanki annesine sarılmış gibi sarılmıştı. Güzel
ve iri ela gözlerininden süzülen yaşları parmaklarımın ucuyla sildim. Elimle
çenesini kaldırırken :
- Ağlama artık Eminecim .
Üzülme ! Yakında herşey yoluna
girecek ! Ben halledeceğim.
- Öğretmenim seni çok seviyorum !
- Ben de seni çok
seviyorum canım. Sen benim en çalışkan , en akıllı öğrencimsin. Hani
bana birgün Öğretmenim ben hakim
olacağım , Karısını döven adamları hapise ( ceza evi )
atacağım demiştin ya ! İşte
öyle !
sen okuyacaksın hem de Nizip ‘ e hakim olacaksın ! Emine bana bunları söylerken evlerinde bir sorun
yaşadıklarını anlamıştım. Hatice ile
görüşme olanakları arıyordum. En azından kızının neden devamsızlık yaptığını
soracak , eşinin ona şiddet kullanıp kullanmadığını bir
şekilde dolaylı yollardan okula çağırıp
sorarak öğrenecektim. Ya da iki
hafta sonra yapacağım veli
toplantısının sonunda veliler gittikten sonra Hatice ‘ ye kendisi ile özel
olarak görüşmek istediğimi
söyleyecektim. Emine ‘ nin yüzünde bir gülümseme belirmişti. (Devam
edecek)
AYSEL MASMANACI
BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve Yazar