Mustafa Amca şaşkın şaşkın gencin yüzüne bakıyordu.
-Sen ne diyorsun oğlum? Tövbe... tövbe...
-Tez oradan aşağı in!
-Ağzından çıkan sözlere dikkat et!
-Etmesem nolurmuş söyle bakalım!
O anda annem beni
çağırıyordu terastan indim. Anneme anlattım.
" Şaşırmadım dedi annem. Şer bir adam Hüseyin.
Hapishaneden yeni çıkmış demek ki! Bacısı Kıymet' i kıskanmış olmalı..."
-Ya anne Mustafa Amca yaşlı başlı bir adam! Adam işini
yapıyor, bu adamcağızın bir hobisi bu, kime ne? Kime ne zararı var el alemin
kızına karısına niye baksın?
-Kızım devrişin fikri neyse zikri odur".
Hüseyin herkesi kendi gibi biliyor. Komşular hep şikâyet ediyorlar kuşlardan.
-Neden ama kime ne zararları var?
-Güvercin seslerinden rahatsız oluyorlarmış. Damları kuş
tüyü oluyormuş, süpürmekten bıkmışlar. Kuş tüyleri damlardaki salça
tepsilerindeki salçalarının üstüne dökülüyormuş. Bir gün bir çıngar çıkacak ama
ne zaman?
-Aman onlarda tepsilerinin üstünü bir tülbentle kapatsınlar.
Biz reçeli günlendirirken öyle yapmıyor muyuz?
Ertesi gün okuldan gelirken sokakta bir kalabalık vardı.
Kalabalığı yarıp baktığımda Mustafa amca yüzü, gözü kanlar içinde yerde
yatıyordu. Komşuların anlatışlarından Hüseyin eline bir odun parçası almış,
Mustafa Amca' nın neresine gelirse vurarak dövmüş. Sonra da kaçmış. O' nu o
halde görünce çok üzülmüştüm. Biraz
sonra da polis arabası geldi. Kaçağı arıyorlardı.
Ertesi günü güvercinler uçmadılar. Ama tel örgülü
kafeslerinden gelen “gud!... gud!...” sesleri ile özgürce uçmak için
sahiplerine yalvarıyorlardı sanki. Akşam üzeriydi...
Güvercinler o saatlerde uçarlardı. Ama bu defa onları ilk
kez komuta almadan kendi kendilerine uçarlarken gördüm. Aldıkları eğitimden,
birkaç tur attıktan sonra tel kafeslerine girdiler yeniden.
Aradan üç gün geçti, kuşlar bu sürede hiç uçmadılar.
Yine okuldan geliyordum. Bu defa Mustafa Amca' nın kapısının
önünde bir kamyon duruyordu. Mustafa Amcalar taşınıyorlardı. Artık ak
güvercinleri havada kavisler çizerek uçarlarken seyredemeyecektim. Birden
yüreğime bir taş oturdu sanki! Sözde
günlük güneşlik yaz mevsimindeydik, ama benim için puslu ve hazin bir hazan
mevsimiydi. Sahiplerinin rahat uyumaları için kafeslerinin üstüne örttüğü siyah
örtünün altından çıkarak leylekler, turnalar gibi başka yerlere göç ediyorlardı
bu hazan mevsiminde sanki...
İşin en kötü yanı da onların kanatlanarak uçarlarken
resimlerini bakarak çizemeyecektim. Bana ilham olan beyaz güvercinlerim, o
şiirleri artık yazamayacaktım.
Hani derler ya! "Bir kötünün azizliğine uğramayıver!
"
Sizi çok özledim ak kanatlı güvercinlerim. Siz benim için
barışın ve özgürlüğün zaman resmiydiniz, şiiriydiniz...
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar