Çıkan zeytin çok azmış. Ancak heybenin iki gözü dolmuş. İkindi ezanından sonra işleri bitince eve gelmek üzere yola düşmüşler... Tam Yatılı Bölge Okuluna yaklaşmışlar ki, önlerine jandarmalar çıkmış. (O sıralarda Kilis'te kaçakçılık olayları çok fazlaydı. Yolda giden otobüsü, minibüsü, özel arabaları durdurup ararlardı sınıra çok yakın olduğu için. Halep kapısı da kapalıydı. Yoldaki motosikletlerin heybelerine ve eşeğin kürtünün heybelerine kadar ararlardı. Dedeme durması için işaret etmişler. Dedem eşekten inmiş...
-Dur bakalım!
demiş. Eşşeğin heybesinde ne var?
- Ne olacak zeytin
var Bey ‘im, demiş dedem.
Komutan dedemin temiz yüzüne, aksakalına ve bükük beline bakarak,
yaşına hürmeten:
-Hadi geçin bakalım.
Demiş. Tam o sırada abim:
-Komutanım bu ihtiyar
yalan söylüyor. Zeytinlerin içinde tabancalar var, demiş.
- Neeeeee !.. Demiş
komutan çabuk dökün şu heybeleri yere.
Dedem şaşkınlıktan şokta!
-Yalan Konuttanım
yalan! Ne tabancası?
- Ak sakalına bakmadan yalan söylüyorsun demek! Söyle o tabancaları nereden getirip nereye
götürürsünüz?
Hadi asker hadi çabuk ol, dök şu heybeleri yere...
- Beyim yapmayın
etmeyin ... ben o zeytinleri yerden toplayacağım diye ağrıyan dizlerimle ne
halde topladım!
Komutan askere başı ile işaret ederek heybeleri yere
dökmeleri istemiş...
Heybeleri asker yere dökmüş, zeytinlerin arsında tabanca
olmadığını görünce çekip gitmişler. Abim elini eline vurarak gülmeye başlamış.
Sinirden iyice deliren dedem:
-Lan
Cemo...Allah‘ından bul.. ulan Eşek o ..
u .. eşşek ! Lan niye öğle dedin lan ???
Cemo hala katıla katıla
gülüyormuş. Otur şu zeytinleri eşşek gibi toplayacaksın!
İkisi de eğilmiş dökülen zeytinleri toplarken, bu arada başı
boş kalan eşşek başını almış oradan uzaklaşmış. Dede ve torun farkına
varmamışlar. Bir süre sonra geriye baktıklarında eşşeğin yanlarında olmadığını fark
etmişler. Sağı solu aramışlar görünürlerde eşşek yok! Dedem abime ağzına geleni
vermiş veriştirmiş. Meğer bizim eşşek çoktan Kilis ‘i bulmuş bile...
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar